Sabah namaza aslı ile beraber kalkmıştı. Aslı namaz kılıp hemen yatınca Kübra onun uyuması için biraz oyalandı ve uyduğundan emin olunca çabucak hazırlandı. Arhan’a hazır olduğuna dair bir mesaj gönderdikten sonra hızlı adımlarla ama evde başka birinin daha uyanık olma ihtimaline karşı temkinli bir şekilde aşağıya inip evden çıktı. Telefonuna gelen mesajda “Yalının önünde bekliyorum.” Yazıyordu. Hızlı adımlarla yalıya yaklaştığında Arhanın da kendisine doğru geldiğini gördü. Onu ilk defa kot pantolonla görüyordu. Üstünde açık mavi bir gömlek ve yazlık ince bir mont vardı.
“Selamün aleyküm”
“Aleyküm selam” derken Arhan genç kızın sol tarafın da yerini almış ve elini elinin içinde hapsetmişti. Arhan
“Acele etmeliyiz güneşin doğmasına 30 dakikadan az bir zaman kaldı.”derken genç kız arhan’a ayak uydurmak için adımlarını hızlandırırken merakla sordu
“Nereye gideceğiz.”
“Bu bir sürpriz küçük hanım.” Derken Arhan eski Türk filmlerine atıfta bulunarak genzinden konuşmuştu.
“Hımm o zaman ben tahmin ederim Arhan Bey. Yürüdüğümüze göre fazla uzak bir yer olmasa gerek yanılıyor muyum?” Arhan gibi konuşmaya çalışmış ama kıkırdamasına engel olamamıştı. Arhan ise gayet ciddi.
“Küçük hanım kesinlikle yanıldığınızı söylemek zorundayım.” Üsküdar vapur iskelesini geçip az ilerdeki küçük motorlara doğru ilerlediler. Arhan motorlardan birinde oturan adama seslendi.
“Kaptan boş musun?”
“Siz gelin birazdan dolar gideriz.”
Kübra tek kaşı havada Arhana bakarken genç adam motora atlayıp yardım etmek için elini genç kıza uzatmıştı bile elinden tutup Kübra’yı motora çekerken biraz önceki konuşma tarzına geri dönmüş sadece genç kızın duyacağı bir ses tonuyla
“Küçük hanım sizi deniz aşırı ülkelere kaçırıyorum.”dedikten sonra oturmasını işaret edip kendisi kaptanın yanına yaklaştı.
Eminönü’ne kadar gittiğini söyleyen kaptanı Sarayburnu’na gitmeye ikna etmek biraz zor olmuştu ama sonunda Arhanın ısrarlarına dayanamayan kaptan kabul etmişti.
Saray burnunda indikleri yerin üst tarafı Gülhane parkıydı. Parkın girişinde sol tarafta ki bir çay bahçesine doğru yöneldiler. Çay bahçesi daha açılmamıştı. Yaşlı bir adam masaların üstündeki sandalyeleri aşağı indirip örtülerini seriyordu etrafta başka kimse görünmüyordu. Gençleri karşısında görünce önce biraz şaşırdı sonra
“Buyurun buyurun şöyle oturun.” diyerek kendince bahçenin en güzel masasını işaret etti.
Arhan “Biz güneşin doğuşunu izlemek istiyorduk.” deyince en kenardaki masaya yöneldi. Masa daha hazır değildi. Hemen sandalyeleri indirip örtüsünü serdi. Bir yandan da konuşuyordu.
“Güneşin doğuşunu en güzel bu masadan izlersiniz. Diğer masa baş başa kalmak isteyen sevgililer için. Çayı yeni demledim. Birazdan demini alır. O demini alana kadarda pastanedeki çocuk gelir pasta börek poğaça getirir afiyetle yersiniz. Ben size şöyle bol tereyağlı sahanda yumurtada yaparım. Ya da isterseniz çok güzel menemen yaparım tam ağzınıza layık” dediğinde gençler masadaki yerlerini almışlardı. Arhan adam bir an önce gitsin de Kübra ile baş başa kalmak için
“Hepsinden isteriz ben kurt gibi açım.” Dedi.
Zamanlamaları bu kadar harika olabilirdi. Adam günün ilk müşterilerinin siparişlerini hazırlamak için hızla çay ocağına doğru ilerlerken güneş ilk ışıklarını şehrin üzerine göndermeye başlamıştı. Arhan sandalyesini Kübra’nın sandalyesine yaklaştırmış. Ağustos ayı olmasına rağmen üşüdüğü her halinden belli olan nişanlısını kendisine doğru çekip sağ kolunu bedenine sararak kendi sıcaklığını onunla paylaşıyordu. Bu duruma itiraz etmeyen genç kız aksine kendisi Arhana sokulmuş başını genç adamın omzuna yaslamıştı. İkisi de hallerinden memnun hayran oldukları manzarayı büyük bir tefekkür ile izliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...