22. Bölüm

5.8K 517 9
                                    

Kübra arabayı hastanenin önüne park ettiğinde Faruk ve Murat birbirlerine bakakalmışlardı. Bakışlarına Faruk tercüman oldu. “Abi biz neden hastanelere bakmayı akıl edemedik?”

Murat en az Faruk kadar şaşkın bir şekilde omuz silkti.

“Sanırım neler olduğunu biraz sonra öğreneceğiz.” derken hızlı adımlarla hastaneye giren Kübra’yı yine aynı hızla takip ediyorlardı. Kübra resepsiyona yaklaşıp “Arhan Paşazade’nin kaldığı oda hangi katta?” diye sordu. Resepsiyon görevlisi bilgisayardan baktıktan sonra “Onkoloji bölümü dördüncü kat. Yalnız hastanız steril odada yanına giremezsiniz sadece camdan görebilirsiniz.” dediğinde Kübra hafifçe ‘tamam’ anlamında başını salladı. Yanında duran iki adamın şok olmuş hallerini hiç fark etmeden asansöre doğru yürüdü. Kapısı açık olan asansöre girip dördüncü kata çıkmayı beklediler. Ortamdaki  sessizliği kimse bozmadı. Asansörün kapısı açıldığında karşılarında bir danışma daha vardı. Kübra yanındaki genç adamların odayı sormasını bekledi ama onlardan bir tepki gelmeyince danışmaya yaklaşıp kendisi sordu. “Arhan Paşazade’nin odası ne tarafta?” Hemşire önce şaşkın baktı yüzlerine. “Arhan beyin yakını mısınız?” diye sordu. Kübra başını olumlu manada sallayarak hemşirenin sorusuna cevap vermişti. Hemşire tebessüm ederek devam etti sözlerine “Bizde hiç yakını yok diye üzülüyorduk Arhan Bey için.” Hem konuşuyor hem de onları Arhanın odasına doğru götürüyordu. Odanın önündeki pencereye yaklaştıklarında Kübra birkaç adım geride kaldı. Birkaç saat önce Enes Bey’den duyduğu son kelimeler hücum etti düşüncelerine.  “Aşık, ve bütün bunları sevdiği üzülmesin diye saklıyor.” O an anlamamıştı. Şimdi anlıyordu ne demek istediğini. Arhan özellikle Kübra’dan kaçmıştı.

Faruk ve Murat pencerenin önüne geldiklerinde fark ettiler Kübra’nın yanlarında olmadığını. Dönüp arkalarına baktıklarında genç kızı biraz ilerdeki koltuğa otururken gördüler.

Kübra’nın daha ayakta duracak hali kalmamıştı. Kendini Arhan’ın odasına en yakın koltuğa bıraktı. Arhan bunca zaman kendinden kimliğini sakladıysa şimdi onun karşısına çıkmasının doğru olmadığını düşündü.

Murat soran gözlerle ona yaklaştığında “Abi benim burada olduğumu söylemeyin.” diye verdi, Muratın kelimelere dökemediği sorunun cevabını. Kübra o kadar yıkılmış görünüyordu ki başka bir şey soramadı. Geri dönüp pencerenin önündeki yerini aldığında içerden bir hemşire pencerenin perdelerini açtı. Yatağın kenarında oturmuş ayağa kalkmak için büyük bir çaba harcayan Arhan’ı gördüklerinde ikisi de en az onun kadar perişan hissettiler kendilerini. Saçları tamamen dökülmüş, en az on kilo zayıflamış, rengi yatağının çarşafına yakın bir renkteydi. Arhan camın arkasına yaklaştığında yüzünde derin bir gülümseme vardı. Faruk ayakta durmakta zorlanıyordu. İçinden hıçkırarak ağlamak geliyordu ama dudaklarını birbirine bastırarak hıçkırıklarını dindirmeyi başardı.

“Sizden kurtuluş yok mu? Şurada rahat rahat ölemiyoruz bile” Arhan bu sözleri gülerek söylemişti fakat Faruk artık gözyaşlarını tutamıyordu. Hıçkırıkları birbiri ardına kaçıyordu dudaklarından. Murat ağlamamıştı ama içinde bir yerler paramparça olmuştu.  Onların konuşamayacaklarını anlayan Arhan konuşmasına devam etti. “Beni nasıl buldunuz? Burada olduğumu kimse bilmiyordu.” Murat kendini konuşmaya zorlayarak “Amerika’ya gitmediğini öğrenince her yerde seni aradık bulamayınca en son çare hastanelere bakmak geldi aklımıza.”

 Kübra’dan bahsetmemişti. Genç kızın neden geride kaldığını anlamıştı. Arhan bunu istemezdi. Kübra’nın burada olduğunu bilmesini, kendisini bu halde görmesini istemezdi. Genç kız sırf Arhan istemediği için geride kalmıştı.

Kalpten Kalbe YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin