Multi de Kübranın Lalenaz'a aldığı hediye var.
Pazartesi ders saatinden çok erken bir saatte vakıfa gitti. Vakıf binasının girişinde uzanan avlu bambaşka bir yer olmuştu. Her sütunun dibine büyük bir saksı koyulmuştu. Saksılarda rengarenk güller vardı. Sütunların aralarına Kübra’nın söylediği gibi sarkaçlar, içersine de sakız sardunyalar asılmıştı.
Kübra’nın içini farklı bir mutluluk kapladı. Bugün burası ona daha bir sıcak gelmişti. Bu heyecanla Elif Hanımı buldu.
“Elif Hanım avlu çok güzel olmuş.” diyerek söze girdi. Elif Hanım kaşlarını çatarak “Sayenizde Kübra Hanım” diye hanım kelimesine vurgu yaparak cevap verdi.
“Özür dilerim ama size başka türlü hitap edemem.” derken Elif Hanıma mahcup bakışlarla bakıyordu.
“Bal gibide dersin mesela Elif abla dersin veya Elif hoca dersin ama Elif ablayı tercih ederim.” Elif hanım beklenti dolu bakışlarını Kübra’nın üzerinde sabitledi.
“Sanırım Elif abla diyebilirim.” Bunlar ağzından dökülürken bir ablası daha olduğunu düşünüyordu.
“Öyleyse bende Kübra diyebilirim.” Kübra başını sallayıp “hıı hı” dediğinde ikisinin yüzünde de güller açıyordu.
“Eee ne diyordun?”
“Avlu çok güzel olmuş diyordum.”
“Ah evet, bana da sürpriz oldu. Dün eşim buraya gelmeme izin vermedi. ‘Etraf çok karışık her yer dağınık’ diye kırk dereden su getirdi. Bu sabah bir de geldim baktım bu halde.”
“Güzel bir sürpriz olmuş. Diğer bölümler ne durumda?”
“Onların da ışıklandırmasını ses sistemini yapmışlar, mobilyalar içinde sipariş verilmiş. Özel yapılacağı için biraz zaman alırmış.”
“Elif abla birde kütüphaneden bahsetmiştin. İstersen oraya da bir bakalım.”
“Bu sadece benim fikrim olduğu için diğer arkadaşlar sıcak bakmadılar.”
“Fikrin neydi?”
“Bizim küçük bir kütüphanemiz var. Ama yıllardır kullanılmıyor.” Kütüphaneye doğru yürüdüler ve Elif Hanım anlatmaya devam etti. “Babam vakfın yöneticisiyken kütüphane aktifti. Çocuklar gelirler derslerini çalışırlar, kitap okurlardı. Sonraları yönetim ağabeylerime geçti, bilgisayarlar çıktı çocuklar ödevlerini bilgisayarlardan yapmaya başladılar. Derken bir gün baktık kütüphaneye gelen giden yok ve biz fazladan iki elaman çalıştırıyoruz. Kütüphaneyi kapattık.” Bunları anlatırken Elif Hanım çok duygulanmıştı. Kütüphanenin kapısını açıp içeri girdiklerinde Kübra tozlu rafların arasında dolaşırken sormadan duramadı.
“Elif abla sende ders çalışmış mıydın?”
“Evet orta ve lise hayatım boyunca her gün.” Geçmişe duyduğu özlemle baktı raflarda boynu bükük duran kitaplara “Bu kitapların bir çoğunu okudum. O zaman bu kütüphaneden sorumlu bir Fatma abla vardı. Derslerimize yardım eder hangi kitapta arayabileceğimizi söylerdi. Şimdi benim çocuklarım bilgisayar başından kalkmıyor.”
“Kaç tane çocuğun var?”
“İki tane. Büyük kız on yaşında küçük oğlan yedi yaşında”
“Sen ciddi misin? Elif abla en fazla yirmi yedi gösteriyorsun. On yaşında kızın varsa sen kaç yaşındasın.”
“Yirmi dokuz yaşındayım. Ben erken evlendim. On sekiz yaşında evlendim on dokuz yaşımda anne oldum.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...