19. bölüm

5.9K 490 6
                                    

Aleyna elindeki telefonu kulağında tutarak deniz kenarındaki masaya oturdu. Telefonda beklediği sesi duyunca, “Kübracığım akşam sana uğrayıp anahtarı bırakamadım. Yarın dükkânda biraz daha işimiz var.”

“Abla hiç problem değil. Ne zaman isterseniz o zaman verirsiniz.”

“Sen ne yaptın daireyi düzenledin mi?”

“Evet, bitti sayılır yarın birkaç saatlik daha işimiz var. Bu gün hava temizleyici klimada geldi. Allahtan yarına kalmadı.”

“Güzelim yarın görüşürüz. Ben anahtarın yarın da bende kalacağını söylemek için aramıştım. Sana hayırlı akşamlar.”

“Sana da hayırlı akşamlar abla.” diyerek telefonu kapattı.

Kübra odasında oturmuş internetten dükkânı için mobilya bakıyordu. Hafız için düzenlediği evde yapacaklarını da düşünürken bugün o evde pencereden gördüğü ve aynı zamanda Arhan'dan evlenme teklifi aldığı banka takılmıştı gözleri. Gerçekten değişirse kabul eder miydi? Bu sorunun cevabını veremiyordu. Neden bu kadar zordu? Bilgisayarın ekranına bakarken aklı yine bu düşüncedeydi. ‘Değişecekse Allah’ın rızası için değişmeli benim için değil’ diye söylendi. Daha sonra telefonu eline alıp Aslıyı aradı. Şu anda onunla konuşmaya ihtiyacı vardı. Hafta sonu konuşmuşlardı ama Arhan'ın teklifinden bahsetmemişti. Aslı'ya hafızı anlatmıştı. Yine aynı şey oldu. Selam faslından sonra söz yine dönüp dolaşıp hafıza geldi. Bugün hastaneye gidip kan verdiklerini anlattı. Enes beyin çabalarını, hafız için dünya çapında kemik iliği araştırması yapıldığını fakat hafızın bu araştırmalara olumlu bakmadığı için Enes beyin bunları gizli yaptığını anlattı. Aslı, “Bir insan neden iyileşmek için elindeki imkânları kullanmak istemez ki?” diye sorduğunda, hafızın kendisini en çok etkileyen cümlesini aktardı arkadaşına.

“Enes beye demiş ki ‘Abi bu hastalık benim günahlarımın kefareti. Sen beni çabucak iyileştirirsen benim günahlarım nasıl silinecek?’ bırak hastalıktan şikâyet etmeyi nerdeyse hasta oldum diye sevinecek yani.”

“Bizde bir başımız ağrıdı mı çenemiz hiç durmaz sürekli şikâyet ederiz. Eee hep senin hafızından mı söz edeceğiz. Anlat bakalım dükkân hazırlıkları nasıl gidiyor.”

“Aslında iyi gidiyordu ama elimde olmayan sebeplerle birkaç gün ara verdim.”

“Kübracığım aslında ben sana sormadan bir şey yaptım.”

“Ne yaptın?”

“Biliyorsun Faruk İstanbul da…”

“Faruk Bey ne zaman Faruk oldu?” Kübra’nın imasıyla Aslı sözünü tamamlayamadı.

“Ne zaman olduğunu tam olarak bende bilmiyorum ama önce babamın sonra abimin gönlünü fethetti. Her gün serada ya geçerken uğruyor ya bir şey sormaya geliyor. Tabi bunlar on gün önceydi. Şimdi de her gün telefon açıyor.”

“Eeee anlat anlat  güzel oluyor ben sana her şeyimi anlatayım sen bunları bana anlatmaya gerek duyma bende sana aldığım evlenme teklifinden bahsetmemekte iyi yapmışım o zaman.”

“Ne? Kim? Ne zaman? Kübra çok kötüsün bunu bana nasıl söylemezsin?”

“Bana sormadan bir şey yaptığını söylüyordun. Hadi dökül bakalım ne yaptın?”

“Lafı değiştiremezsin.”

“Tamam, önce sen ne yaptığını anlat sonra bende anlatırım. Belki.”

Kalpten Kalbe YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin