6. Bölüm

1.9K 110 6
                                    

AZRA

Gördüğüm rüyanın etkisiyle gülümseyerek gözlerimi açtım. Deniz'e kendimi affettirmem gerçeğiyle yüzleşince mutluluğum sona ermişti. Nasıl açıklayabilirdim ki? Acaba sonrasını hiç düşünmeden bütün gerçekleri ona anlatsam mı? Artık ona yalan söylemekten çok yorulmuştum. Ayrıca Deniz'e hem bir açıklama hemde çok büyük bir özür borcum vardı. Gerçi özür dilemem neyi ne kadar değiştireceği apay ayrı konuydu ya. 5 dakikada olsa bu konuşmayı ertelemek için gözlerimi tekrar kapayıp diğer tarafa döndüm. Bir süre sonra yüzümde hissettiğim nefesle gözlerimi açtım.

Deniz masum bir şekilde yanımda yatıyordu. Rüya sandıklarım gerçekten yaşanmıştı. Güneş yavaş yavaş varlığını belli ederken şu an bir perdem olması için her şeyimi verebilirdim. Hücrede kaldığında uyuyamamış olmalı ki aydınlık onu uyandırmamıştı hiç. Bende elimi yüzümün altına koyarak onu izlemeye başladım.

Dün geceki olaydan sonra neden gelmişti ki? Bana o kadar kızgınken ne olmuştu da geç bir vakitte yanıma gelmişti? Nefes alışverilerinin normalden daha hızlı olmasından derin bir uykuda olduğunu anlamıştım. Buna güvenerek elimi yüzüne götürdüm. Kaşlarını, burnunu ve en son dudaklarını hafifçe okşadım. Ardından yüzüne düşen saçları kulağının arkasına sıkıştırdım. Duymayacağını bile bile "Özür dilerim Boncuk, sana yaşattığım her şey için özür dilerim." dedim.

Şimdi uyansa "Ne özürü?" dese daha fazla beklemeden her şeyi anlatırdım ona. Ama duymadı. Ona daha çok yaklaşıp dudağının yanına ufak bir öpücük konduracakken vazgeçip yanağına yöneldim. Çünkü biliyorum ki bir kere öpersem bir daha kendime engel olamam. O yüzden yanağını öperken derin bir nefes alıp kokusunu içime çektim. Ya buna da alışırsam diye kendimi geriye çektiğimde Deniz hala rüyalar alemindeydi.

Kimi kandırıyordum ki? Zaten çoktan kokusuna bağımlı olmamış mıydım? Yüzümü biraz daha ona yaklaştırdım. Nefesi nefesim olmuştu ve gözlerim bu ahenke yenik düşüp kapandığında onları açacak kuvveti kendimde bulamamıştım.

DENİZ

Hücrede hiç uyuyamadığım için nihayet uykumu alabilmenin rahatlığıyla uyandığımda Azra ile yüz yüze geldim. Hala uyuyordu. Acaba burada olduğumu fark etmiş miydi? Havanın iyice aydığını fark edince oturur pozisyona geldim. Ne yaparsa yapsın Azra'ya asla kızamadığımı fark ettim. Ona hiç kıyamıyordum. Yaptıklarını daha iyi düşününce beni düşünerek yaptığını anlamıştım. Daha fazla kırgın kalmamak için yanına gelmiştim. Ama geldiğimde çoktan uyumuştu.

Son zamanlarda ne kadarda değişmişti aramızdaki ilişki. Onun korkularını, düşüncelerini, duygularını daha yakından tanımıştım. Evet ona çok kırılmıştım ama benim problemlerim yüzünden kendini kötü hissetmemesi için yarını bekleyemeden yanında almıştım soluğu. Uyumuş olması benim varlığımı hissedemeyeceği anlamına gelmezdi.

Tekrar dönüp Azra'ya baktığımda gülmeden edemedim. Yine üstündeki örtüden kurtulmuştu. Söylenerek örtüye uzanıp tekrar üzerine örttüm. Tabi kendisine rahat battığı için anında uyandı.

"Günaydın Boncuk." dedi gülümseyerek.

"Günaydın Azra, hiç şaşırmadın bakıyorum burada olduğuma?" diye sordum.

"Artık seni odamın demirbaşlarından ilan ettiğim için hiç şaşırmadım Boncuk." demesiyle ayağa kalktım.

"Tamam zaten sana gelende kabahat." deyip kapıya doğru yürüdüm. Hemen yataktan kalktı, beni kolumdan tuttup kendine çevirdi.

"Nereye gidiyorsun? Dur bi sadece şaka yaptım Boncuk. Tamam özür di-

Gülmeye başlamamla cümlesini yarıda kesip "Beni mi yiyorsun sen sabah sabah?" diye sordu.

KADER ~ AZDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin