AZRA
Sayım anonsuyla odamdan çıktığımda herkes yavaş yavaş sıraya girmeye başlamıştı. Bugün bu bloktaki son günümdü. Yarın sabah itibariyle B2'nin bir mahkumuydum artık. Deniz'i her istediğim an izleyemeyecek, onunla göz göze geldiğimde yüzüme anlamsızca aptal bir gülüş oturmayacaktı.
Bilekliği okşayarak onunla vedalaştım. Denizler akşam yemeğe gittiği zaman ona görünmeden odasına girip ait olduğu yere bırakacaktım onu son kez. Böylece herşey ve herkes ait olduğu yerde olacaktı.
Sayım için daha gardiyanlar gelmemişti. Ama bütün herkes sıradayken Deniz ortalarda yoktu. Yoncalar yokluğunu fark edip odasına girdiler. Uzun bir sürenin sonunda Deniz'e yardım ederek çıktıklarında soluğu yanlarında aldım.
"Ne oldu? Ne bu halin Deniz?" diye sordum. Ama Deniz dahil kimseden cevap alamadım. Hasret odasından bir şişeyle çıktığında "Hepsini içmiş." deyip şişeyi sakladı.
"Yüzünü yıkayıp aspirin verdiniz değil mi?" diye sordum. Kimseden ses çıkmayınca "Yeter artık. Duymuyor musunuz beni?" dedim.
"Şu aralar Deniz'i senin onu düşündüğünden daha çok düşünüyoruz Azra merak etme." dedi Yonca. "Hem sen yeni koğuş arkadaşlarını umursamaya falan başlasana artık. Bizi bizimle bırak."
"Birazdan sayım için gelecekler ve siz onu bu halde dışarı çıkarıp hala onu düşündüğünüzü mü söylüyorsun bana Yonca? Ayakta duracak hali yok görmüyor musun?" dedim Deniz'i göstererek.
Deniz ondan bahsettiğimi anlayıp Yonca'nın kollarından çıkıp bana yaklaştı. Kelimeleri uzatarak "Ben çok iyiyim gördüğün gibi." dedi. Az kalsın sendeleyip düşecekti. Ani bir refleksle onu belinden tutup kendime yasladım. Yüzüm anında boynuna gömüldüğünde kokusunu her hücremde hissetmemle gözlerim kapandı. "Ne olur toparla kendini birazdan gelecekler." diye fısıldadım kulağına.
Yoncalar onu benden ayırıp sıraya soktuklarında Deniz'i birazda olsa dik tutmayı başarmışlardı. Biraz daha rahatlamış bir şekilde yerime dönerken Heves arkamdan söylendi. "Deniz kolay kolay yıkılmaz merak etme. Yanında onu gerçekten umursayıp yanında olan insanlar var ne de olsa."
•••
Herkes kahvaltıya gittiğinde ben eşyalarımı toparlamak için odamda kalmıştım. Deniz biraz da olsa kendine gelmişti ve sayımda kimse bir şey anlamamıştı. Bana söylediklerinden sonra artık umrunda bile olmayacağımı düşünürken bu halde bulmuştum onu. Onu bu şekilde arkamda nasıl bırakırdım? Gerçi söylediklerimden sonra kendimi toparlayıp geri dönsem de beni bir daha aralarına almazlardı ki.
Ana kapının açılmasıyla pencereden oraya doğru baktığımda Deniz'i gördüm. Az önce yemekhaneye gitmemiş miydi o? Bakışlarım onu takip ederken hiç benim tarafıma bakmadan odasına gitti. Elindeki şişeyi fark ettiğimde odadan çıkıp ona seslenince hızlıca odasına girdi.
Bende onun peşinden girdiğimde elindeki şişe kaybolmuştu. "Nereye sakladın?"
"Neden sordun paylaşmak mı istiyorsun?" dedi gülerek.
"Bu saatte pek tercih etmiyorum ama teklifin için yinede saol." dedim ona yaklaşarak.
Ben yatağını ararken o kıyafetlerin altından şişeyi çekip kafasına diktiğinde ona engel olmaya çalışarak yanına koştum. Zorlanarak elinden çekip bütün kalanı lavaboya döktüm. Ama çok az bir şey dökülmüştü.
"Gerçekten bu kadarını içtin mi biraz önce sabah sabah?" diye sordum.
Deniz onunla konuştuğumu fark etmeden üstüne dökülenleri parmağıyla ağzına götürmeye başladığında "Sen iyi değilsin." deyip bir havlu ıslatıp yanına gittim. Yüzünü sildikten sonra ıslanan tişörtünü çıkardım. Islak olan yerlerini silip kuru bir havluyla onu kuruladım. Deniz bana karşı çıkmadan her hareketimi izlemeye başladığında ona baktım. "Benim yüzümden oldu değil mi? Özür dilerim. Gerçi artık özürlerim de tükendi." dedikten sonra tişörtünü giydirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER ~ AZDEN
Novela JuvenilAlternatif AzDen kurgusudur. Her şey Avlu'nun 10. bölümünden itibaren başlar. ••• Azra "Sevgilim, Hayatım, Dünyam, Bitanem.." diyerek Deniz'e baktı. Orada olduğundan emin olduktan sonra "Bunlar sana aşık olduktan sonra sana söylemek istediğim şeyler...