DENİZ
"Azra sana bir şey demiş miydi Yonca?" diye sordu Jale. Fazla meraklı gibi görünmeden cevabını sabırsızca beklemeye başladım.
"Yok hiçbir şey demedi. Durun ben bir sorayım Hasretlere." deyip yanlarına gitti. Hasret ve Rüzgar'la yanımıza geldiğinde onlarda endişelenmişlerdi.
"Biz en son dün akşam gördük morali çok kötüydü ama bize bir şey demedi. Biri bir şey yapmış olmasın?" diye sordu merakla.
"Azo'ya kim zarar verebilir ki?" dedi Hasret. Sonra gözleri benimle buluştu. Bir şey söyleyecekken vazgeçti.
"Bir şey mi söyleyecektin Hasret?" diye sordum. Sert bakışlarının nedenini öğrenmek için. Tam cevap verecekken Rüzgar onu konuşturmadı.
"Seninle ilgili değil Deniz, Hasret'in sinirleri bozulmuş. Değil mi Hasret?" deyip dediğini onaylaması için Hasret'e gözlerini dikti.
"Evet ya öyle Deniz Abla, kusura bakma." dedi susturulduğunu anlamamak için salak olmak gerekiyordu. Çok endişelenmişlerdi Azra için. Kızlara gideceğini söylememişti sanırım. Ortalığı daha fazla karıştırmamak için bildiklerimi söylemedim. Melis'ten öğrenirlerdi er ya da geç.
"Melis'in yanındaymış ya işte. Kötü bir şey olmamıştır neyse ben yemekhaneye gidiyorum." deyip yanlarından ayrıldım. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.
•••
Öğle yemeği için yemekhaneye girdiğimde hala Azra'dan haber gelmemişti. Kızlara neden hala haber vermemişlerdi ki? Yemeğimi alıp tek başıma masaya oturduğumda karşıma B2'den iki kişi oturdu. Biri dün Heves'in bahsettiği Derya olmalıydı. Onay almak için "Derya?" dedim.
"Ta kendisi." dedi. Yanındaki oldukça kaslı olan kadını göstererek "O da Bade." dedi. Bade çekingen bir tavırla bana gülümseyince "Çok memnun oldum tanıştığıma, Deniz bende." deyince gülmeye başladılar.
"Seni artık tanımayan yoktur herhalde. Biz yeni gelmemize rağmen seni tanıyorsak." dedi Derya. Bade Derya'yı dürtüp "Mütevazılıktan o." dedi. Derya büyük bir aydınlanma yaşadıktan sonra bana döndü. "Gerçekten o şerefsize yaptıkların doğru mu?" diye sordu. Bade Derya'nın sorusu karşısında şaşırıp "Sen bakma ona, her gün kaç tane şey duyuyoruz. Merak etmiş sanırım gerçek mi diye. Ama Derya bazı şeylerin onu ilgilendirmediğini anladığında Dünya daha güzel bir yer olacak." dedi. Derya boş bulunduğunu fark edip özür diler gibi bakınca konuyu değiştirmek için "Siz arkadaş mıydınız?" diye sorunca birbirlerine bakıp güldüler.
"Arkadaş olmak zorunda kaldık diyelim. Bizim koğuştakiler yeni gelenleri arasına almak konusunda sıkıntı yaşayınca bizde arkadaş olmaya karar verdik." dedi Bade.
"Aslında ben sizin koğuştaki Heves'le aynı zamanda girdim. Ara ara konuşuyoruz onunla, onun dışında çokta bizimle konuşan eden yok." dedi Derya. Bade'de ona takılıp "Tabi bizden korkmuyorda değiller." deyip gülmeye başladı. Bu kadar maskulen görünmelerine rağmen yakından bakınca çok sıcakkanlı görünüyorlardı.
"Birde olayın görünmeyen yüzü var. Bizim uyuşturucuyla işimiz olmadığı için bizi dışladıklarını düşünüyoruz." dedi Derya. Bade kimsenin duymaması için etrafa bakmaya başlamıştı.
"İyi ki aralarına almamışlar sizi o zaman. Şükretmeniz lazım." dedim. İkisine şöyle bir kere daha süzdükten sonra onlara güvenebileceğimi anladım. Gerçi artık kaybedecek bir şeyim olmadığı için bu o kadar da zor olmadı benim için.
"Söylenenler doğru, kızımı öldürdüğü için Kudret'in oğlunu öldürmeye kalktım. Bunu şimdilik başaramadım belki ama o pislik bir gün son nefesini verecek." dedim. Dediklerimden korkacaklarını tahmin ederken anlayışla bana bakmaya başlamışlardı. Eski Deniz'i bilmedikleri için onlara bu halim yabancı gelmemişti.
"Bakın ben kızımı aşırı dozdan kaybettim, bu acıyı bir daha kimse yaşamasın diye buradan uyuşturucuyu temizlemek zorundayım. Ama bunu tek başıma yapamam." dedim sesim üzüntüden titrese de zorlanarak cümlemi bitirmiştim. Bana yardım edebilecek tek kişi buradan gitmişti. Eğer B2'den birileri bana yardım ederse herkesi bu illetten kurtarma şansım olabilirdi.
"Biz sana her türlü yardımı yaparız." dedi Derya. Bade'de dediğini onayladı.
"Uyuşturucu dağıtanlardan biri Naciye, değil mi?" diye sordum. Derya başıyla onayladı beni.
"Sizden isteğim, fazla dikkat çekmeden onu izlemeniz. Yarın çamaşırhanede olacağım ben, sizde orada çalışmak istediğinizi söyleyin Özlem'e." dedim.
"Sen hiç merak etme en az senin kadar bizde bitmesini istiyoruz bu meretin." dedi Bade.
"O zaman size afiyet olsun." deyip masadan kalktım.
"Daha dokunmamışsın yemeğine, nereye gidiyorsun?" diye sordu Bade.
"Sabah biraz fazla kaçırmışım, içim almadı hiç." deyip yanlarından ayrıldım. Ufacık bir beyaz yalandan bir şey olmazdı sanırım. Koridorda bizimkilerle karşılaşınca "Deniz nereye daha çok erken değil mi?" diye sordu Jale.
"Hızlıca yedim işte bir şeyler. Yorgunum biraz odamda kestireceğim. Afiyet olsun size" deyip bloğa doğru yürümeye başladım.
•••
Bloktan içeri girdiğimde yemek vakti olduğu için kimse yoktu. Bir kahve alıp masalardan birine oturduğumda Azra'nın odasıyla bakıştığımı fark ettim. Daha dün gece görmüştüm onu, yokluğunun bu kadar kendini belli etmesi normal miydi?
3 hafta boyunca onu görmemiştim ve bu sürede onun yokluğunu hiç hissetmemiştim. Ama bu çok normaldi çünkü o zamanlar ondan nefret ediyordum. Sahi şimdi ne değişmişti? Benim için yaptıkları aklıma geldi; daha fazla acı çekmeyeyim diye bütün kurduğu düzeni bırakması, onu yaraladığı halde bana Naciye'yi söylememesi...
Bunları benim için yapmadı belki de vicdanını hafifletmek için yaptı. Onun özgürlüğünü elinden almıştım. Belki bu yüzden bana bakmak istemiyordu artık. Kafamdan milyonlarca şey geçerken emin olduğum şeyler git gide azalmaya başlamıştı.
Karşımdaki kapıya tekrar baktığımda bu defa kendime sinirlenmeye başlamıştım. Azra'dan kurtulmuştum sonunda neden bu kadar dert ediyordum ki kendime bu durumu? Belkide en iyisi buydu ikimiz içinde. Buraya onun elindekileri almaya gelmiştim ama ondan intikam alma fikri sandığım kadar kolay değildi. Sonuç olarak Azra gitmişti. Elindekileri bırakmış sayılırdı.
O zaman neden mutlu değildim hiç? Neden o kapıya her baktığımda boğazım düğümlenmeye başlıyordu. Sadece eskiden benim için çok değerli olan birini kaybettiğim için mi üzülüyordum bu kadar?
Aslında şu an baktığım kapı her şeyi açıklamıştı bana. Ben Azra'yı ardımda bırakıp gitmiştim ve içten içe geri döneceğimi biliyordum buraya. Ama o daha önce hiç beni bırakıp gitmemişti. O yüzden bu kadar etkilenmiştim. Resmen terk edilmiştim Azra tarafından.
Sonra bu düşündüğüme gülmeye başlamıştım. Düşman bellediği kişi tarafından terk edildiği için mutsuz olan ilk kişi olabilirdim. Hatta böyle bir sıfat olduğunu bile sanmıyordum. İnsan sevgilisini terk eder sonuçta.
"Sevgili mi?" diye söylendim sesli bir şekilde. İyice saçmalamaya başlamıştım.
Artık kendi hissettiklerimden de emin değildim. Her gün yataktan kalkmamı sağlayacak yeni bir neden bulmuşken şimdi onu da kaybetmiştim. Odama gitmek için yerimden kalktığımda tuvaletimin bozuk olduğu aklıma gelmişti. Söylenerek bloktan çıkıp ortak tuvalete girdiğimde içerdekilerde çıkıyordu.
Kendime gelmek için soğuk suyu yüzüme çarparken bundan sonra nasıl yaşayacağımı düşünüyordum. Uyanmak için bir sebep bulmak zorundaydım. Tam o sırada yüzümü aynaya çevirdiğimde beni izleyen Azra'yla karşı karşıya geldim. Gözlerimi kırpıştırıp arkamı döndüğümde hayal olmadığına artık emindim.
Göz göze gelince endişeyle yanıma gelip "Deniz, iyi misin sen?" diye sordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER ~ AZDEN
Ficção AdolescenteAlternatif AzDen kurgusudur. Her şey Avlu'nun 10. bölümünden itibaren başlar. ••• Azra "Sevgilim, Hayatım, Dünyam, Bitanem.." diyerek Deniz'e baktı. Orada olduğundan emin olduktan sonra "Bunlar sana aşık olduktan sonra sana söylemek istediğim şeyler...