)1(

8.7K 322 57
                                    

Hoş geldiniz'♡

Umarım hep hoş kalırsınız canımlar.

Mutlaka bir şans ve iyi kötü emeğimin karşılığını verin, lütfen.

Bol keyifli okumalar...

Gök.

Önce küçük damlalar halinde yeryüzünü süsleyen yağmurun şiddetlenmesiyle birlikte koca bulut kümesinin de bulaştığı bu işe oldukça gürültülü bir ses çıkartarak eşlik ediyordu ve çevrede ki insanlar söylene söylene bir elini kafasına siper ederek etrafta koşuşturuyor, muhtemelen evine giden yollara yetişmek üzere hızlarını her bir damlada yükseltiyorlardı.

Ahmaklar, diye geçirdim içimden. Yağmurdan kaçabileceklerini ve ıslanarak öfkesini kustukları bu caddeden salisesinde kaçacaklarını falan düşünüyor olmalıydılar. Yoksa yani bir köşede bu şiddetli yağmurun biraz da olsa dinmesini beklemek ve sonra harekete geçmeyi düşünmek için üstün bir zekaya sahip olmaya gerek yoktu.

Damlaların süzüldüğü durağın camında takılı kaldı bakışlarım.

Camdan yağmur damarlarının sıra sıra süzülmesini izlemek, benim için Dünya'nın gürültü halinden kurtulup sessiz bir şekilde kendi düşüncelerini rahatça kafanda toparlamak için en iyi zamanlamalardan bir tanesiydi.

Aslında yağmur yağması tamamen beni rahatlatan bir eylemdi. Sesi, ortamın havasını değiştirmesi, etrafın kararması... İşte, insanı veya sadece beni huzura ulaştırmasının yanı sıra, yağmurdan sonra oluşan toprak kokusu pekte hoşuma gitmezdi.

O kokuyu derin derin içine çeken insanların aksine, yağmurun cama vurmuş iri damlalarının süzülmesini camın ardından izleyen ve bununla rahatlayan bir insandım. Belki tuhaftı fakat bu, çoğu insanın yaptığı hareketlerden farklı olarak benden hoşluk kazanıyordu.

Ben beynimi işgal eden düşüncelere dalmışken, durağın metal oturağına sertçe bırakılan bir beden ve ona sert bakışlar atan iki koca adamla birlikte neler olduğunu anlamaya çalıştım.

Öfkeli, koca ve kel adam dişlerinin arasından konuşmaya başladı. "Bana bak piç, bir daha seni mekânda görmeyeceğim. Gelirsen eğer leşini bile bu topraklarda tutmam."

Sert sözlerini sonlandırdıktan sonra ağzında ki sıvıyı da aynı sertlikle yere savurdu kel adam. Tükürmedi, resmen balgam attı ve duraktan son hız uzaklaşmaya başladılar. Tek bir eksik vardı gidişlerinde. O da, yanımda yara bere içinde oturan adamı burada bırakmış olmalarıydı.

Arkalarından seslenmek için ağzımı açıp, elimi kaldırmıştım ki bu hareketimden saniyesinde vazgeçip burnumu sokmamam gerektiğini ve başımda ki beladan bir an önce kurtulmam gerektiğini kendimi hatırlattım.

Bu şehirde, kayıp bir kızdım.

Evimin yolunu bırak, şu an bulunduğum şehirde en ufak bir  yol dahi bilmiyordum.

Omuzlarım hüsranla çökerken önümüzden geçmekte olan bir bayanı durdurdum zor bela. O da bu yağmurdan kurtulmak için çabalayan ve adımlarını oldukça hızlı atan binlerce insandan bir tanesiydi. Memnuniyetsiz bir şekilde suratımı bakıyor ve çabucak gitmek için içten içe sabırsızlandığını hissedebiliyordum. 

Terk Edilenler Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin