Sarp kendine tanıdığı birkaç günlük iyileşme sürecinin ardından bir süredir aksattığı işlere dönmek için kendini tamamen çalışmaya odaklamıştı. Alina'nın yapmamasını istediği şeyi planlıyordu tam olarak: İntikam almak.
Denemişti. Sarp gerçekten etrafında olup biten bazı şeyleri görmezden gelmeyi, mutlu şeylere odaklanmayı, beladan uzak durmayı gerçekten denemişti. Ama o uzak dursa bile bir bela mutlaka onu buluyordu. Ve bu bela Mirza Çelebi'ydi. İkisinden biri ölene dek de böyle devam edecekti.
Telefonu çalınca saatlerdir üzerinde çalıştığı kağıtları bir kenara bırakıp telefona baktı. Arayan Güvenç'ti. ''Efendim Güvenç?''
''Akşam malikaneye geliyor musun?''
''Sebep?''
''Dün söyledim ya. Ailemizle paylaşmak istediğim önemli bir haberim var.''
''Bu önemli haberi herkese telefonda söylesen olmuyor mu?''
''Benim sinirimi bozma ve siktiğimin işlerini bırakıp buraya gel.''
Sarp, Güvenç'in değişen ses tonunu duyunca şaşkın bir şekilde kaşlarını kaldırdı. ''Tamam, gerginliğe gerek yok.''
''Alina'yı da getir derdim ama bugün başka bir misafirimiz olacak.''
''Ne? Kim?''
''Gelince görürsün.''
''Güvenç ne halt-'' Abisi telefonu suratına kapatınca şaşkınlığı biraz daha arttı. ''Pezevenk.''
Sarp kendi kendine söylendikten sonra ceketini aldı ve ofisinin kapısını kilitleyip yola koyuldu. Bir saatlik süren yolda bir şey düşünmemeye çalıştı ve müziğin sesini açtı. Alina ona içinde klasik müzikler olan bir playlist hazırlamıştı ve bunun insanı dinlendirdiğine inandığını söylüyordu. Ancak Sarp bunun işe yarayıp yaramadığından emin değildi.
''Lütfen kişisel algılama, Bach. Bu hoş parça şu anda beni sakinleştirecek gibi durmuyor,'' dedi kendi kendine.
Yolun geri kalanında yağmur yağmaya başladığı için yağmur damlalarının cama ritmik bir şekilde vuruş sesine odaklandı. Yolculuğu daha keyifli kılacak tek şey yanında değildi: Alina. En azından ailesini bir arada görmek keyfini yerine getirebilirdi. Güvenç'in telefonda söyleyemeyeceği kadar önemli olan haberin ne olduğunu düşündü.
Eve vardığında gerçekten kendisini bekleyen büyük bir sürpriz vardı. Sarp'ın dedesi de oradaydı. Annesinin babası çoktan ölmüştü ama bu baba tarafından dedesiydi ve Sarp ondan hiç hoşlanmıyordu. Onun da kendisinden hoşlanmadığına emindi. Hislerinin karşılıklı olduğunu düşünüyordu.
Asım Korluer ne zaman bu aile toplantılarına katılsa -ki bu pek olmazdı- herkes, hayranlıkla etrafında pervane olur, gözlerini bir an için ondan ayırmazlardı. Sarp geldiğinde tüm ailesi toplanmış düğün davetiyelerinin nasıl olacağını konuşuyorlardı. Sarp'ın içeri girdiğini gören hizmetliler onun ceketini almak için yeltendiler ama Sarp onları durdurup direkt salonun ortasına doğru ilerledi.
''Asım Bey, hoş geldiniz.''
''Bana böyle seslenmekten vazgeçmeyeceksin anlaşılan.''
''Resmiyeti ne kadar sevdiğini biliyorum.''
Havadaki gerginlik o kadar yoğundu ki ortama buz gibi bir soğukluk hakimdi. Güvenç araya girdi. ''Kardeşim, gel otur. Biz de seni bekliyorduk.''
''Ben geldiğimde bir sohbetin ortasında gibiydiniz. Bu kadar mühim olan konu ne?''
Güvenç ayakta salonun bir tarafından diğer tarafına yürüyüp duruyordu. Sarp onu uzun zamandır hiç bu kadar gergin ve heyecanlı görmemişti. ''Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum doğrusu.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Tutkular
Romance''Daha fazla bu oyunu oynamak istemiyorum, tek yapman gereken beni istediğini söylemen.'' ''Oyun oynadığımızı kim söyledi?'' ''Konu sen olunca işin içinde her zaman bir oyun oluyor.'' ''Bu sefer değil.'' Alina ne olduğunu anlayamadan Sarp kolunu bel...