❈ BÖLÜM OTUZ DOKUZ

1K 66 4
                                    

Sarp üç sene önce hayatını tamamen değiştiren yere geri dönmüştü. Gerçekten bir kapanış için mi, yoksa üç yılını hapiste geçirmesine göz yuman ailesine hesap sormak için mi? Aslında tam olarak neden geldiğini o da bilmiyordu. Yaklaşan fırtınanın gümbürtüsüyle çınlayan, gürleyen gökyüzü altında durup bunun doğru bir fikir olup olmadığını düşünmesine fırsat kalmadan dikkati ormanın derinliklerinden gelen bir ses ile dağıldı.

''Kim var orada?''

Cevap yoktu. Sadece bir ağlama sesi geliyordu.

''Burası özel bir mülk ve bu orman da özel mülkü kapsıyor. Her kimsen burada olmak için iznin olmalı.''

Yine cevap yok. Sadece uzun bir sessizlik.

Ağlama sesi artık gelmiyordu. Bunu izleyen sessizlik sırasında, Sarp ne tür bir durumun içerisinde olduğunu anlamaya çalışırken arkasında tekrar bir ses duydu. Adım seslerine benziyordu ama yakından geliyor olmasına rağmen Sarp sesin kaynağını tam olarak tarif edemiyordu.

Kısacık bir süre geçmişti ki ağlama sesi tekrar duyuldu. Ses bu sefer öyle yakınından gelmişti ki Sarp bedenini hareket ettirmeden sese bakışını çevirdiğinde dibinde hüzünlü gözlerle kendisine bakan küçük kızı gördü. Üzerindeki kirlenmiş beyaz elbisesine rağmen ne kadar da sevimliydi. Uzun sarı saçları tıpkı kar gibi beyaz yüzü gibi ıslanmıştı. Gözleri can alıcı bir mavilikte ışıldarken gözlerinden akan yaşlar yüzünü ıslatan yağmur suyuyla karışmıştı.

Sarp dizlerinin üstünde çöküp küçük kıza daha yakından baktı. Bu kızın burada ne işi vardı?

''Kayıp mı oldun küçük kız?''

''Hayır, sadece kaçtım.''

''Kaçtın mı? Kimden?''

''Kötü adamlardan.''

Sarp küçük kızın söylediklerinin ne ifade ettiği konusunda gittikçe azalan bilgisinin artıklarını araştırdı. Küçük bir kızın ormanın derinliklerinde tek başına olması kadar onu bu karanlık ormana sürükleyecek daha tehlikeli neyin olabileceğini düşünmeye başladı.

''Adın ne senin?''

''Talia.''

''Memnun oldum Talia. Sen çok akıllı bir kıza benziyorsun, şimdi bana kötü adamları nerede gördüğünü söyleyebilir misin?''

''Büyük evde.''

Sarp bu cevabın içerdiği korkunç anlamları düşünürken ayağa kalktı. Baskı yaparcasına çevrelerini saran karanlığın içinde, garip bir çaresizliğe düşmüştü. Küçük kızın yumuşacık sesini duyunca başını tekrar kıza çevirdi.

''Annem orada. Kaçmamı o söyledi.''

''Senin burada olmaman gerekiyor.''

''Annem beni bulacağını söyledi. Ayrıca yabancılarla konuşmamam gerektiğini de söyledi.''

Karanlığın baskısı ne denli ağır olursa olsun, Sarp o gün ilk kez alaycı alaycı güldü. ''Annen doğru söylemiş. Ne yazık ki şu anda bana güvenmen gerekiyor, böylece seni koruyabilirim.''

''Korkuyorum.''

Sarp'ın gözleri Talia'nın tıpkı kendi gözlerine benzer bir ışıkla parıldayan mavi gözlerine bakınca gövdesinde bir güç kaynağı, bir nabız gibi atmaya başladı. "Korkma, senin güvenliğinden emin olur olmaz anneni bulacağım, anlaştık mı Talia?"

Talia her ne kadar korkuyor olsa da o küçük ama cesur kalbinde duyduğu tüm duyguların yoğunluğuyla Sarp'a sarıldı. Küçücük kollarını Sarp'ın boynuna dolamıştı. Annesinin bir keresinde bir resimde gösterdiği adama benziyordu. Ancak hissettiği korku karar vermesinin önüne geçebilecek kadar güçlüydü.

Karanlık TutkularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin