Alina kocaman, kalın surlarla çevrilmiş gizemli bir kalenin etrafında dolanır gibi hissediyordu kendini. Bu surlar öyle tatlı sözlerle geçit vermeyecek kadar uyanık ve bütün silahlarla yıkılamayacak kadar sağlamdılar. Surların içinde bu parlayan kalenin ne barındırdığını düşünmek bile Alina'nın içini karartmıştı.
İtiraz edemezdi, etmezdi. İşini bitirmediği sürece itiraz etme hakkı yoktu. Kendi kendine Sarp Korluer'in görevini etkilemesine izin vermemesi gerektiğini hatırlattı. Bu işi yapmanın çok daha pratik bir yolunu bulmalıydı. Hayatındaki problemlerle birlikte fikri de gelişen biriydi Alina, her zamanki gibi bir yolunu bulurdu.
Düğünde eline geçen tüm imkanlara rağmen her yeri araştırmış, ancak eline bir kanıt geçmemişti. Sarp olmasaydı işi daha kolay olabilirdi ama olmamıştı. Kendine kızdı Alina, Sarp'ın manipülasyonlarıyla kafasını hatta ruhunu bu kadar karıştırmasından bıkmıştı. Yalnızdı ve öfkeliydi. Sarp'ın kafası bir dünya olmasına rağmen kendini haklı gören bir adamın sahip olduğu özgüvenle üstüne gelmesi kabul edilecek gibi değildi.
Alina neden izin veriyordu buna? Daha önce hiçbir erkeğin üzerinde böyle bir kontrolü olabileceğini hissetmeyi bırak, düşündüğü bile görülmezdi.
Alina, bu adamın daha fazla kafasını karıştırmasına, kendisini allak bullak etmesine izin veremezdi. Tekrar öfkelenmeden önce sakinleşmeyi denedi. Her şeyin yolunu bulacaktı. Alina, ikinci bir şansı olduğunun farkındalığıyla huzurlu ama savaşa hazırlanan birinin motivasyonuyla diken üstündeydi.
Çalışma odasına geçip sadece İlker ile iletişim kurduğu telefonunu çıkardı ve onu aradı. Telefonu açar açmaz ona baştan sona her şeyi anlattı. Alina'dan bir süredir haber alamadığı için kızgın olsa da dinlemeye hazırdı ve duydukları karşısında Alina onun daha da kızacağını düşündü ancak tam tersi olmuştu.
''Sebebi hemen bulamayınca paniklememelisin Alina. Bu bir bilmece ama çözülebilir. Karmaşık... ama insan böyledir.''
"Anlayamıyorum. Elimden gelen her şeyi yaptım. Onu konuşturmak için her yolu denedim.''
''Bence fazla üstüne düşmüşsün,'' dedi İlker. ''Alina, adamın kafası bir dünya olmuş bir haldeyken ne öğrenmeyi umuyordun?''
''Bir şey... Bir ipucu... Herhangi bir şey.''
''O zaman başka yollar dene.''
Alina gerçekten de her şeyi denemişti. En azından denediğini düşünüyordu. İletişim kurmak. Tehdit unsuru oluşturmayan iletişim. Taleplerini öğrenmek. Hiçbir şeyi kabul etmemek veya reddetmemek. Sadece dinlemek. Diyeceklerini dinlemek. Baskın gelmek yerine onu anlamaya çalışmak. Ortak payda aramak. Müşterek bir alan bulmak. Bu zaman kazanmak gibi geliyorsa... öyle olduğu içindi. Ama anahtar, failin sesinin duyulduğunu hissetmesi değil miydi? Nerede yanlış yapıyordu? Nedenleri bulmak zorsa nereye bakmalıydı?
''Sarp Korluer'in üç kişinin cinayetinden sorumlu olduğunu biliyoruz, öyle değil mi?''
İlker daha önce pek çok kez sorduğu soruyu tekrarlamanın verdiği sıkıntıyla iç çekti. ''Kanıtın var mı Alina? Elle tutulur, gözle görülür bir kanıt? Seni bu görev için almamın sebebi bana bir kanıt bulman olması gerekiyordu.''
''Sen en başından beri benden istediğin şeyin kolay olmadığını biliyordun,'' diye tepki gösterdi Alina. ''Bakmadığım, araştırmadığım yer kalmadı. Elimizde sadece Mirza Çelebi'nin kardeşlerinin cinayet sonrası fotoğrafları var ama bu cinayeti Sarp'ın işlediğini kanıtlayacak kadar yeterli değil. Bir de eski dosyalar var.''
''Eski dosyalar mı? Ne tarz dosyalar?''
''Bilmiyorum. İnceleme fırsatım olmadı pek.''
''O dosyalarda ne olduğunu öğrenmemiz işimize yarayabilir,'' dedi İlker. ''Sarp Korluer'in davranışlarında bir tuhaflık görüyor musun?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Tutkular
Romance''Daha fazla bu oyunu oynamak istemiyorum, tek yapman gereken beni istediğini söylemen.'' ''Oyun oynadığımızı kim söyledi?'' ''Konu sen olunca işin içinde her zaman bir oyun oluyor.'' ''Bu sefer değil.'' Alina ne olduğunu anlayamadan Sarp kolunu bel...