Günlük koşuşturmacalar, yapılacaklar, iş, aile, arkadaşlıklar, duygusal ilişkiler... Çoğu zaman insanlardan hepsini dengede tutabilmesi bekleniyor ve onlar da bu dengeyi korumak için çok çaba sarf ediyordu. Bir şekilde kendilerine bütün bunların hayatın genel bir düzeni olduğunu hatırlatıyorlardı.
Sistem bu, ve çok yorucu. Herkes yaşıyor, benzer şeyleri deneyimliyordu. Alina'yı her şeyden çok zorlayan bir sistemdi bu ve bütün bu koşturmaca arasında en önemli şeyi unutuyordu ki o da kendisiydi.
Her şeyi bir kenara atmanın hayalini kurmuştu daha önce. En çok öncelik vermesi gereken şey kendisiydi. Bu cümle bazılarına bencil geliyor, bazıları da 'kendime ayıracak vaktim yok' gibi bir cevapla geçiştiriyordu fakat insanın kendi iyiliği çevresine bir fayda sağlayabilmesi için de gerekli değil miydi?
Başkalarıyla sağlıklı bir iletişimde kalabilmek insanın kendisinin de iyi olmasından geçiyordu. Bütün bu stresler insanı bunaltırken rahatlamaya, kendini şımartmaya zaman ayrılmadığında, insanın burnuna kadar gelmiş olan stresi boşaltamamasına sebep oluyor ve maalesef ki çevresine yaymaya başlıyordu.
İnsanın kendisi mutlu ve huzurlu olmadığında yapacağı her şey, kuracağı her ilişki sağlıksız ya da yarım yamalak olması neredeyse kaçınılmaz bir durum haline geliyor bir şekilde. Belki de bütün bunlardan önce insanın kendisine 'önce ben' diyebilmesi gerekiyordu. Hayatını başkalarına adamadan önce kendine adaması gerekiyordu.
Bu hayat, bu ruh, bu beden sadece insanın kendi benliğine aitti. İçinde olan, hisseden, deneyimleyen de insanın kendisiydi. Eğer insanın kendisi iyiyse, gerisi hallolurdu, değil mi?
Ancak bütün bunları uygulamak Alina için o kadar kolay değildi. Elbette kendine değer veriyordu ve aldığı terapiler sayesinde pek çok şeyin bilincinde bir bireydi ama artık bunu sadece kendisi için yapmıyordu. Bunu aynı zamanda kızı için yapıyordu. Onun mutluluğu için yapıyordu ve bilinçli bir anne olmak için kendi olabileceği versiyonun en iyisi olmalıydı.
Kendine bir söz vermişti. Hepsini dengede tutmak için kendini hayatın tüm bu yorucu temposuna ve stresine kaptırmadan önce ilk sıraya koyması gereken şey kızı ve kendisiydi. Ancak Alina kendisine verdiği bu sözden çok kısa bir zaman içerisinde vazgeçmek arasında kalıp kalmayacağını bilmiyordu.
. . .
Ertesi gün uyandıklarında Alina yatakta tek başınaydı ve Talia'yı yanında göremeyince bir anda korkunç bir endişeye kapıldı. Uyurken komodininin üzerine bıraktığı telefonunu kaptığı gibi odadan çıkıp kızını aramaya koyuldu.
''Talia?! Neredesin?''
Ses yoktu.
Hızla merdivenlerden aşağı indiğinde kalbi kulaklarında atıyordu. Nereye gitmiş olabilirdi? Alina evin tuhaf bir şekilde sessiz olduğunu fark etti ve vücuduna yayılan tedirginlik hissini artık her bir hücresinde hissedebiliyordu. Ta ki kızının kahkahasını duyana kadar...
Hiç vakit kaybetmeden büyük salondan bahçeye açılan cam panelli kapıya doğru ilerledi ve adımını dışarı atar atmaz Talia'yı gördü. Asım Bey'in yanında oturuyor, birlikte bir şeyleri inceliyorlardı.
''Talia! Sana seslendiğimi duymadın mı? Beni çok korkuttun.''
''Özür dilerim Alina. Odada canım çok sıkılmıştı.''
Asım Bey yüzünde bir şaşkınlık ifadesiyle Alina'ya baktı. ''Sana anne demiyor mu?''
''Elbette diyor ama biraz karmaşık bir durum...''
Adam bu sefer tekrardan Talia'ya döndü ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, ''Bence bu kadar tatlı ve akıllı bir kız dilediğini yapmakta özgür, haksız mıyım?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Tutkular
Romance''Daha fazla bu oyunu oynamak istemiyorum, tek yapman gereken beni istediğini söylemen.'' ''Oyun oynadığımızı kim söyledi?'' ''Konu sen olunca işin içinde her zaman bir oyun oluyor.'' ''Bu sefer değil.'' Alina ne olduğunu anlayamadan Sarp kolunu bel...