18.05.2017
Loş ışıklar.
Müziğin sokak başından gelen sesleri.
Kalabalığın içeriye girip çok az sayıda insanın çıkması.
Bir kulüptü. Geceleri şarkı söylenen gündüzleri ise kafe olan bir yerdi.
Tabelayla bakışıyordum, çünkü adı Mekan'dı ve oldukça tuhaf ve klişe kaçmıştı.
Adımlarım beni geriye sürüklüyordu. 8. sınıfa gidiyorduk. Liseye geçmek üzereydim son bir kaç ay kalmıştı.. belki bir ay. Arkadaşlarım mezuniyet sonrası eğlenmek amaçlı buraya gelmek istemişlerdi. Sınıfımdaki kimseyi sevmiyordum ama hepsi beni çok severdi ve buraya itiliyordum. Evime yakın olmasaydı gelmez ve odamda yeniden duvarları izlerdim. Kışın bittiği zamanlardı ve son Nisan yağmurları beni ürkütse de ağlayamıyordum. Güçlü olmayı öğrenmiştim. Kaybımı içimde tutuyordum.
"Peren mızmızlanma da hadi!" Mayıs'ın ortasındaydık ve moralim iyi değildi. Bana moral olsun diye gelmiştik buraya, biliyordum. Kolumdan çekiştiren arkadaşıma göz devirip kolumdaki saate baktım.
18 Mayıs Perşembe, 2017. Ve saat; 20.36 hala vaktim vardı gece yeni başlıyordu.
'Tamam' diye mırıldandım ve yavaş adımlarla mekana girdim.
İçerisi ses dışarıdakinden farksızdı. Yüksek gürültüye anlam veremiyordum. İnsanlar çok tuhaftı. Bunu fark etmek için küçük değildim büyümeyi küçük yaşta öğrenmiştim ben.
Küçük bir masaya ilerledik sığmayacağımızı dillendirecektim ki masanın etrafındaki L koltukları görmemle susarak sessiz adımlarımı oraya yönelttim. Oturduğumuz sırada içerideki sesler kesilmişti ve piyano sesi tüm mekanda yakalandığında herkes susmuş ve piyano çalan kişiye odaklanmıştı. Bir süre sessiz muhabbetler eşliğinde ve kızların ailelerinden gizli burada olmalarının konuşulduğu zaman içinde etrafı incelemek yerine ayaklarımdaki parlak mor ruganları süzdüm. Çıt-çıtları eskise de ayaklarımda güzel duruyorlardı ve ben onları atmayı istemiyordum.
Piyanonun sustuğunu fark etmemiştim ve o ana kadar sahneye birinin çıktığını da. Sessiz adımlar sadece bende yoktu anlaşılan. Uzun boylu, hafif yapılı yeşil gözlü bir çocuk sahneye çıktığında gözlerinin rengi bana birini anımsatsa da onu incelemeden yeniden önüme döndüm fakat bu sefer ayaklarımı inceledim. Gitarın o eşsiz melodisi bir kere tüm mekanda çınladığında herkes susmuş onu izliyor, yaşlarını bilmesem de boyları benden uzun bir kaç kız bağırarak ağlıyorlardı. Bu notaları biliyordum, bu şarkıyı biliyordum o yüzden sessizce kafamı kaldırdım ve o yeşil gözlerin en içine bakarken acılarını gördüm. Onu tanımıştım. O acıları tanımıştım..
Sessizce söyledi Haluk Levent'in en sevdiğim şarkısını. Aslında çığlıkları saklıydı naif notalarında. Söylediği şarkı kanser bir kız çocuğuna yazılmıştı. Her dinlediğimde aklıma Ülker gelirdi ve dolan gözlerimi saklardım. Beni ağlatan tek şey o ve onunla ilgili şeylerdi. Çünkü küçük kız kardeşi ablasını kahramanı görürdü ve bu kız ,o küçük çocuğu kurtaramamıştı. Ölüm ona kucak açmıştı.
Notalar son bulduğunda sanki bir erkek çocuğu çığlık atmış gibi kulaklarımda yankılandı sesleri.
Ağlayanlar bağırıyorlardı. Ne dediklerine kulak vermemiştim dinlemeye çalıştım.
"Kaptan! Yapma be!"
"Bırakma bizi!"
"Son sahnesi mi ne oluyor?"
"Evet! Adalı, müziği bırakıyor!"
Uzun boylu, saçları oldukça gür olan çocuk sarhoşmuşçasına sahneyi terk etti ve dış kapıdan çıkarken herked arkasından baksa da o yere bakmayı sürdürerek Mekandan çıktı. Bir daha dönüp bakmadı. Gelmeyi bırakmayacaktı, eğer bir daha gelmeyecekse vedalaşırdı ama o veda etmeden gitmişti. Vedalar olmadan ayrılık olmazdı. Veda edilmemiş şeylere ya zorunlu kalmıştık ya da terk etmiş sayılmazdık.
O çocuk bir perşembe gecesi ruhunu terk etmemişti. O çocuk ruhunu buraya bırakmıştı ve yine bir perşembe gecesi gelip alacaktı. Onun kırık ruhu için kendi ruhumla bu işe ben girişecektim.
Saate baktım yeniden. 18 Mayıs, Perşembe. 2017'nin soğuk bir gecesi. Saat : 21.54
Takvimlerle dost olmuştum her tarih benim için artık gittikçe özelleşiyordu. Zaman geçtikçe izlerimizi kazıyorduk bu dünyaya ve ben her izimin saatini de not düşüyordum.
*
Bir sonraki bölüme saklayacağım, Peren'in Mekan'a katıldığı zamanı... hazır hissetmedim de biraz...
Beğenmeyi, yıldıza basmayı, yorum yapmayı unutmayın. Parodi hesaplar için bekliyorum ve... ve tabiki Deniz Kokulu.. 2k için teşekkür ederim..
Obijmi de 1.76k'dayız.. herkese teşekkür ederim beni yalnız bırakmadığınız için. ♥️
-Öz'ünüz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obijmi |Texting
Non-Fiction0539 *** **** : Obijmi diyor şarkıda. 0539 *** **** : Anlamı şu; 0539 *** **** : Sarıl bana.