50

280 26 12
                                    

Beyaz taşların, yere yatarak siyah ruhlarla oynadığı oyunda oyunu kaybeden siyahlar beyaz taşların içine gömülmüş yerdeki beyaz mermer taşı olan mezarlıklar oyunun sonuna kadar yerlerinden kalkmamışlardı.

Mezarlık. Tek bir kelime bir çok şeydi bazen. Bu kelime de tam anlamıyla böyleydi. Üzüntü, öfke, pişmanlık, keder, ölüm veyahut sevinç. İnsanlar için bir çok anlama gelen kelime bazen sizde tek bir anlamı da belirtirdi. İçinde olduğum durumdan ötürü bir çok hâlde olmalıydım ama.. sadece keder hissediyordum. Üzüntümü beyaz mermer bir taşın altında gömemiyordum ya da mermer taşların altına gömülü olanları çıkaramıyordum. Kendime bu dünyayı mezar bellemek de yanlıştı biliyordum. Ama yine de hâlâ geceleri üzüntüyle boğuluyordum, her mezar taşında gözlerim kızarıyordu.

"Konuşmayacak mıyız?" dedi oldukça sakin bir ses ile.

Deniz. Denizi izliyorduk ve ben susuyordum.

"Deniz kıyısında başlayan ya da biten hikayelerden hoşlanmıyorum."

"Pekâlâ.. İnsanlar elbet değişir." dedi dizinden destek alarak ayaklanırken. Bende ayaklanırken sordum. "Ne demek istedin, Yarkın?"

"Küçükken biz hastahanedeyken.." durdu ve derin bir nefes aldı onda da acısı büyüktü bir şeylerin. "Denizi sevdiğini anlatmıştın." Buruk bir tebessüm peyda oldu yüzümde.

"Küçükken denize pek gitmezdik kardeşimden ötürü. O çıkamıyorken bizde çıkamazdık. İnsan kavuşamadığına ilgi duyuyor demekki.." kafasını salladı ve yürüyerek ormanın içindeki piknik alanına kadar geldik hiç konuşmayarak. Gelmemiz adımlarımızın ağaç eve çıkmasını gerektirmiyordu tabi ama yine de ikimiz de olması gereken oymuş, bu mesele sonlanacaksa orada olmalıymış gibi davranıyorduk. Orada olmasa da konuşulan şeyler benzer olacaktı.

"Peren, ben şaşırma duygusu az olan biriyim. Öyle yetiştirildim Anonim Kız'ın sen çıkmasına yalan yok şaşırdım."

"Biliyorum-"

"Dur, beni dinlemeni istiyorum ilk, ben seni daha çok dinleyeceğim."

"Peki.."

"Seni tanımamıştım.. çok değişmişsin.. saçların öncelikle. Sonra.. aslında saçların yeter. Çünkü ufak Yarkın o kızın saçlarına aşık olmuştu. Saçları upuzun, dalgalı olan o küçük kıza.. sen odaya ilk girdiğinde bile gözlerindeki umut ben buradayım diyordu." Derin bir nefes aldı ben küçük göleti daha fazla izlemeyerek yukarı çıkarken. O da hemen peşinden geldi.

"Söyleyecek çok şey var. İkimiz de farkındayız ama ilk sen anlat."

"Bana sarılmanı hep çok istedim. Sana o şarkıyı bulmadan önce yazmak istedim ama Peren olarak Yarkın. Hiç anonim olmak istememiştim. Gerçi karşına çıkıp 'Ben Peren,' desem de beni tanımayacaktın." Bu gerçek kalbimi sızlattı. Onunla eskiden tanışıyorduk ama o sadece beni dış görünüşümden tanıyordu adımı dahi bilmiyordu. Küçükken kardeşim öldüyse bende ölürüm siye düşünürdüm sanki ömürlerimiz beraber kesiliyordu. Hissiyatta öyleydi bu ama fiili olarak hâlâ yaşıyordum.

"Senin de kaybın olduğunu öğrenince üzüldüm. Hoş, üzülmekten başka elimden bir şey gelmezdi ya zaten. O çocuktun hâlâ biliyordum ve seni sarılarak saramazdım. Bende sarılan sen ol istedim çünkü ben sarılınca kuruyor. Sen yeşertirdin." Gözlerime yeşilden çok mor bakıyordu. Mor bana göre hüznü en çok içinse taşıyan renkti. Güzel dalgaları ardında hüzün vardı sanki.

"Bazen neden ölen ben değildim diyorsun değil mi? Bunu bende kendime sordum. İnan ki soruyorum da hâlâ arada ama anlıyorum şimdi. Benim görevim de çaldığım kardeşimin ömrünü, kendi ömrünü çalan birine yaşattırmak."

"Zor." Dedi sadece onlarca cümleye. Devam ettim bu konuşmayacağını belirtmek için kurulmuş tek kelimeydi. Küçük Yarkın ile tam 1 yılım geçmişti o değişmemişti. Hâlâ nazikti ağlayacak halde iken bile. "Söylemiştim," dedim birdenbire.

"Sana eğer beni bilirsen üzüleceğini söylemiştim," oturduğu yerde duvara yaslandı güç almak ister gibi.

"Üzülmedim." Yalan söylemesi kaşlarımın havalanmasına neden oldu. "Üzüldüm." Dedi pes edercesine onu bildiğimi biliyordu.

"Sarılmanı hep istedim kabul ama en çok istemedim. Bana sarılınca aklına kötü hatıralar gelecekti. Kardeşini unutmadın asla. Onu hep anımsatacağım çünkü Evren beni çok severdi. Onu en çok güldürebilen bendim. Beni her görüşünde aklına gülümseyişi gelecekti onun ve sen benim o uzun saçlı kız olduğumu bilsen her saniye üzülecektin."

"Bana sarılmasan da olurdu.. mesela sadece arkadaş olsaydık da. Ama kendime ait duygular seni gördüğüm ilk anda ve tanıdığım zamanda beni ele geçirdi."

"Evren en çok seni severdi, en çok bana seni yakıştırırdı. O küçük kafasında bizi evlendirir bazen kavga bile ettirirdi ve ben o halde bile buna gülerek onu azarlardım. Ölen o oldu ama ben hala yaşıyorum. Donör ona uysaydı.." dediğinde gözlerim doldu. Yıldırım'ın iliği uymuştu Yarkın'a ve Evren çok fazla yaşamamıştı o iyileştikten sonra. Kendini bu yüzden sorumlu tutuyordu.

"Bende seni seviyordum yüzümüzü çok fazla güldürdün." Hüzünlenmişti yine.

"Yapma.." dedim dolu gözlerimle. Üzüntü istemiyordum. Ama üzülmek için konuşuyorduk.

"Peren. Sen çok değişiksin. Kötü anlamda değil. Mesela.. saçlarım neden yeşil?"

"Saçlarım neden yeşil.. benim en sevdiğim renk mor değil eşyalarımın çoğu mor mesela ama yeşil en sevdiğim renk ve bana dair tek hatıra bu kalsın istedim.

"Bir de bu var," dediğinde cebinden çıkardığı şey ile şok olmuştum.

*

Ah, küçük Yarkın ah..

Bir sonraki bölüm için üzgünüm aslında.

Üzülelim hadi bu sıralar hiç gülmüyorum falan modum bok yani. Sizler nasılsınız canlar? ♥️

Obijmi |Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin