"Uzun Eşek?" Diyerek fikrini sundu Yıldırım. Ona ters ters baktığımda Yarkın konuştu. Ayakta dikilmiş sofra hazırlanırken oyun arıyorduk.
"3 kişiyiz?"
"O zaman... Halat çekme?"
"Halat nerede?" diye sorduğumda yapmacık bir şekilde gülümsedim. Somurttu.
"Doğru.." yerine yeni oturmuştu ki yeniden fırladı. "O zaman Jenga! Onun için de jenga lazım,"
"Çuval yarışı?" Diye son bir defa şansını denedi umutla yüzüme bakıyordu.
"Kaç yaşındasın sen! 23 Nisan'a mı hazırlanıyoruz?" Yarkın ona öfkeyle soluduğunda bir kere daha yüzünü asmıştı. Dayanamayıp araya girdim.
"Kozalak!" İkisi de bana döndüğünde gülümseyerek devam ettim. "Kozalak toplayacağız!"
"Çocuk muyuz biz?" Yarkın normalde böyle biri değildi benimle oynamak istemediğini varsayarak bir an vazgeçmek istedim ama onunla çocuk olmayı bile kabul edeceğim adamla oyun oynamaktan vazgeçemezdim.
"Değiliz ama kabul ettin sözlerini tutmaz mısın yoksa?" Gözleri bir an uzaklara daldığında kırdığım potu fark edip özür dilemek istedim ama ne diye dileyecektim? O gözlerini bana dikerek iddiayla baktı.
"Başlayalım bakalım!"
"Nasıl oynanıyor?" diye soran Yıldırım'a gülümseyerek oyunu anlattım. Oyun değildi aslında küçükken kuzenlerimle oynarken topumuz sürekli başka masalara gittiği için teyzem bize bu oyunu öğretmişti. Dil alışkanlığı işte oyun değildi. Çevreye göz devirdim.
"Çam ağacı dolu burası güzel, düşen kozalakları toplayacağız," arkamı dönüp anneme seslendim.
"Yemek ne zaman hazır olur?"
"20 dakikaya kuzum,"
"Annem oyun oynayacağız yardım etmesem sorun olur mu?" Bana uzun uzun bakıp gülümsedi uzun zamandır beni böyle görmediğini biliyordum.
"Yok bir tanem. Olur mu öyle şey, arkadaşlarınla oyna sen," beni küçük bir çocuk gibi görmesine gülümseyerek önüme döndüm.
"20 dakikamız var. 20 dakika içinde en çok kozalağı toplayan kazanır küçükken oynadığımızda ödül konulurdu. Kazanan istediği bir şeyi alacak. Diğerlerinden bir şey isterse de yapacaklar. Küçükken hep ben kazanırdım, onu da söyleyeyim." diyerek gıcık olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim Yarkın da güldüğünde gülüşüm yüzümde soldu ve burun kemerimi elimde sıkarak arkamı döndüm. "Dağılalım hadi, çok uzaklaşmayın." Dedim ve arkama bir daha bakmadan yerde gördüğüm ilk kozalağa ilerledim. Elimde aldığımda çaprazımdaki ağacımın altında oturan bir çocuğu gördüm ve onun yaslandığı ağacın arkasında duran 5 kozalak beni o tarafa itti. Kitap okuyor ve kulaklıkları ile müzik dinliyor gibiydi. Sakince yaklaşsam da fark etmişti. Arka tarafa ilerleyip kozalakları ellerime aldım. Elimde 6 kozalak vardı. Yirmi dakika dolunca ne yapacağımızı konuşmamıştık, onun gülmesiyle unutmuştum harika! Telefonumdan saate bakıp 2 dakika kısarak süre tuttum.
Mesaj sesi ile irkildim. Ağaçların arası fazla sessizdi.
Yarkın : Mesajına geç cevap verdim üzgünüm..
Yarkın : Annemin arkadaşı yüzünden pikniğe geldik.
Yarkın : Ve bir çocuğun inadı yüzünden kozalak topluyorum!
Sinirlenmem gerekirdi ama onun yerine gülerek telefonu cebime attım. Mesaj olarak ne yazardım bilmiyordum. Telefon yeniden ses çıkardığında çıkardım.
Yarkın : Oyundan sıkıldım bırakacağım.
Bunu istemiyordum, benimle cidden oynasın istiyordum. Hızla yazdım.
Anonim kız : Saçmalama, oynunu oyna eğlenceli olmalı.. kazanırsın sana inanıyorum ben! Hem altüstü kozalak topluyorsun.
Yarkın : Altıüstü mü! Ahh sen hayatında hiç kozalak toplamamışsın Anonim kız.. eğil kalk belim ağrıdı..
Anonim kız : Kıyamam.. :(
Kıyamam desem bile ona savaş açan bendim. Ve ne kadar üzülsem de bunu engelleyemezdim şuan. İncinir miydi?
Ayağıma takılan taşla sendelediğimde telefon ile mesajlaşırken yürümemelisin diye de kendime ikazda bulunmayı unutmuyordum. Yürüyüşümü düzelttiğimde karşımda onu gördüm, elindeki telefona bakıp gülümserken gittikçe yaklaşıyordu o da benim gibi taşa takıldı ve düşmek üzereyken kolundan tuttum. Normalde erkekler tutardı bu görüntü oldukça komikti yine de düz bir ifadeyle yüzüne bakıyordum.
"Dikkat et," dediğimde kaşlarını çattı ve kafasını salladı.
"Rol mü çalıyorsun?"
"Sahnenin senin olduğunu bilmiyordum."
"6 tane?" Karnımın hizasında tuttuğum kozalakları onu tutarken yere düşürmüştüm. Eğilerek hepsini topladı ve ona uzandığımda vermeyerek birini de cebine attı. Ona şaşkınlıkla bakıyordum.
"Rol çalmanın ve sivri dilli olmanın cezası," gülerek yürüdüğünde ayağına çelme takmaya çalıştım ama o ayağımın üzerinden atladı ve yavaşça uzaklaştı. Suratımı asarak arkasından bakarken yerdeki kozalakla sevinçle gülümsedim. Bende onun gibi cebime attım ve gülerek ilerledim.
Süre dolduğunda çıkan ses ile alana yöneldim. Yarkın yere indirdiği kozalaklarla oradaydı.
"Hırsızlar ev sahibinden önce evde olurmuş," diye imada bulundum o da alayla güldüğünde cevapladı.
"Bende nerede kaldığına bakıyordum," beni kendi kuyuma düşürdüğüne inanamazken onun zeki biri olduğunu bir kere daha hatırlattım kendime. O zeki biriydi, gülümsedim. Laf çarpmayacaktım.
"Bir dakika?" Kaşlarımı çattım. "Yıldırım! o nerede?" Cebimden saati çıkardığımda çoktan 4 dakika geçmişti ama hala ortalarda yoktu. Arkamı dönüp annemlerin yanına baktım orada da değildi.
Yarkın telaşla bana baktığında benimde ondan aşağı kalan yanım yoktu.
"Yıldırım, yok!"
"Yok?" Diye şaşkınca bana baktığında telaşla adımlarımı çam ağaçlarının arasına yönlendirdim.
*
NE DEMEK YILDIRIM YOK NASIL KAYBETTİĞİNİZ ÇOCUĞUMU! YARKIN GICIKLIK YAPMA SEN SAKLADIN BİLİYORUM! YILDIRIIM ELMA DERSEM ÇIK! ELMA.. 😭
SİZE YILDIRIM'A NE OLDU?
Kozalak toplama oyununun kazananı kim çıkacak?
Bir sonraki bölümde buluşalım.
Y/N
Merhabalar.. kitabı yayımdan kaldırdım ve görüp soran az kişi oldu sizden UFAK bir ricam var cidden ufak..
Okunma sayılarına bakıyorum 25 kişi okumuş oylayan yorum yapan 6-7 kişi.. oy hiç sorun değil cidden.. oylamayın ama yorumu unutmayın.. bu bölümü okuyan herkesten nokta dahi olsa bir şeyler bırakmasını istiyorum. Lütfen bunu yapın
Moralim vasat desem yeridir.. yorumlar beni fazlasıyla mutlu ediyor, yorumlarını eksik etmeyen kuzularıma teşekkür ederim. Ama okumasına rağmen öylece geçenler.. lütfen daha fazla sessiz kalmayın.
Beni kırmayın.. kırılınca ne yaparım bilmem.
-Öz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obijmi |Texting
Non-Fiction0539 *** **** : Obijmi diyor şarkıda. 0539 *** **** : Anlamı şu; 0539 *** **** : Sarıl bana.