Medya..
🖤
Obijmi veya Deniz Kokulu için parodi hesabı açmak isterseniz lütfen benimle iletişim kurun. Böyle şeylere kızmıyorum aksine hoşuma gidiyor.. ama sadece texting kitaplarımda adkfdepşcöe romanlarda hoşuma gitmiyor..
*
08.05.2016
Gözleri koyu bir yeşil olan çocuğun gözlerine bakarak "İyi olacak," diye fısıldadım. Bu hastane koridorlarına alışsam da o alışmamıştı ve oldukça hüzünlü bakıyordu gözleri. Onu güldürmek için kafamdaki koyu renk mor şapkayı ters çevirerek neredeyse yok olan saçlarım sayesinde kendimi erkeğe benzeterek havalı havalı yürüdüm. Onun odasında öylece boy gösterisi yaparken gülmeye başladı. Kıkırdamalarını kesmedi ve annesi yerinde hareket ettiğinde korkarak bir adım geriledim. O bana gülerek bakmaya devam ettiğinde annesinin arkasında kaldığımdan ötürü beni görmeyerek onu azarladı.
"Kardeşini uyandıracaksın oğlum, yat uyu hadi," sessizce fısıldadı ve ben nefesimi tutarak o anın geçmesini bekledim.
"Gözlerini aç," diye fısıldadı yeşil gözlü çocuk. Adını bilmiyordum. Gözlerimi kapattığımın farkında değildim, fazla gerilmiştim. Onun gözleriyle karşılaştım gözlerimi açtığımda. Gözleri koyu renkli, çok güzel bir yeşildi. Ve saçları dökülse dahi güzel açık renk kahverengiler ile kumralın karışımı teller ona aitti. Kokusu karamele benziyordu. Ülker, karameli çok severdi. Ona bu yüzden destek oluyordum işte. O da kardeşime benziyordu. Gülüşleri Ülker'in gülemeyeceği günler için olsun istemiştim. O, bir yıldır dayanıyordu ama artık çok güçsüzdü. Tutam tutam bir kaç saçı kalmıştı ve nefes alışları vermeye mecal edemeyeceği şekildeydi.
Onun o güzel yüzünü göz kapaklarımdan silerek göz yaşlarımı da geriye teptim ve her şeyi silerek nefes aldım. Sesim titremiyordu çünkü konuşmuyordum ama gülüşlerim buruktu.
Oldukça sessiz bir şekilde kıkırdamıştım ve o da güldüğünde küçük kardeşi yatağında kıpırdadığı için uyanmasını istemedim ve odadan çıkacağımı ilk önce şapkamı düzelterek ve ardından da başımla kapıyı işaret ederek gösterdim. Kafasını sallarken genişçe gülümsedi. Saçlarının sıfıra vurulmasına çok az kalmıştı bunu o da biliyordu bu yüzden saçlarına ellerini geçirerek karıştırdı ve aldığı komik şekle gülerek benimde gülmemi bekledi. Ona gülümseyerek baktığımda odanın kapısını açmıştım ve arkamı dönerek artık bana büyük gelmeyen koridora baktım. Geçen yıla oranla oldukça boy atmıştım ve yaşıtlarından biraz daha uzun sayılırdım. Koridor küçülmese de ben büyümüştüm. Bir adım atarak annemin çıkmasını umarak odaya ilerledim. İçeride; hatta bu katta kalmama izin yoktu ama sınırları zorlayarak kaçarak bile olsa kardeşimi görmek için geliyordum. O beni çok seviyordu görmediğinde ağlıyordu. Ve bilirsiniz bir kanser hastası üzülmemeliydi. Öleceğini düşünmemeliydi bu yüzden de yalnız bırakılmamalıydı.
Odaya geri döndüğümde kardeşimin o güzel gülümsemesi yüzünde solmuş, annem başında ağlarken babam odadan gözünden yere kurşun hızıyla damlayan damlalarla çıkmıştı. Onun yere dökülmüş küt saçlarına bakarken ağladığımı fark ettim. Üzerindeki mor t-shirt'ü kokladım. Kokusunu unutmak en çok korktuğum şeylerden biriydi. Güzel yüzüne küçük parmaklarımla dokundum. Parmaklarım geçen yıldan beri değişmemişti hala küçük ve yer yer yaralıydı. Stresten dolayı yapıyordum. Yüzü ılıktı. Onun ölümü ben bir çocuğu güldürmeye çalışırken gerçekleşmişti. Ben dert arkadaşımın yüzü gülsün diye uğraşırken kendi yüzümdeki gülüşleri harcamıştım. Eğer gülmemiz için biletlerimiz olsaydı ben kullanmadığım tüm biletleri yeşil gözlü arkadaşıma vermiştim. Bu benim ona verdiğim bir hediyeydi ama hediyelerin, bizim için en önemli şeyler olmaması gerektiği bana öğretilmemişti ve ben yıllar geçse bile, her şeyimi paketlemeden kimseye hediye vermemiştim.
8 Mayıs 2016, küçük kardeşimin gücünü kaybettiği, kansere dayandığı 1.5 yıllık savaşın sonlandığı ve bedenen büyüsem bile ruhumun içimde aynı kaldığı o tarihti. Ruhum ne küçüldü ne de büyüdü. Ben büyüdüm, ondan sonra kaç mevsim geçti, kaç şimşeğe dayandım, kaç sonbaharda ağladım. Gücümü gönlünden hüzün akan, gözlerinde hüznü taşıyan, sürekli şarkılar mırıldanan bir çocuğu bir perşembe akşamına kadar korudum. Sonra.. işte sonra karanlık bir sokakta ağlarken o çocuk bana sarılsın diye bekledim. Tüm güçsüzlüğümü ona gösterdim çünkü o ayakta dursun diye tüm gücümü ona vermiştim.
8 Mayıs 2016.
Tüm kötü günler bugün oldu. Ger 8 Mayıs birileri gülerken, birileri eğlenirken ben ağlayanlardan oldum.
Çünkü birileri için her 8 Mayıs bir kabustu.
*
Şurada final yazısını perçinleyip hepinizin aklında soru işareti bırakabilirim ama o kadar iyi bir insanım ki her şey açıklığa kavuşmadan yazmayı bırakmayacağım...
Şüphesiz bu bölüm yazmayı en sevdiğim bölüm oldu.
Bir sonraki bölüm Peren'in ve Yarkın'a aşık olduğu gün. Hani o mekanda son şarkı söylediği ve Peren'in Erhan Abi ile konuşup işe başladığı o gün.. olayların gerçekliğini anlayacaksınız yani..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obijmi |Texting
Non-Fiction0539 *** **** : Obijmi diyor şarkıda. 0539 *** **** : Anlamı şu; 0539 *** **** : Sarıl bana.