2.BÖLÜM

113 29 108
                                    


Pera

İstasyondan çıkar çıkmaz ana yola ilerledim.
Bacaklarım çok ağrıyordu. Babamın tüm ısrarlarına karşı uçakla gelmeyi reddetmiş ve onca yolu trenle gelmiştim.
Aşırı yorgun olsam bile trenle gelmekte pişman değildim.

Tren benim vazgeçilmezim. Küçüklüğüm küçük bir kasabasa geçtiği için sadece tren ile biryerlere giderdik. Şimdi ise o küçük kasaba büyüyüp gelişti. Ama hala o eski tren yerinde.

Anayolda beklerken şarjımın tamamen bittiğini gördüm. Hadi amaa şimdi nasıl taksi çağıracağım diye söylenirken hayatımda asla beni bulmayan şansım bugün yüzüme gülmüştü.

Gelen taksiye elimi salladım ve yanında durdu.
Tam kapıya uzanacakken başka bir el kapıyı tuttu.

Başımı çevirdiğimde bir adam duruyordu.
"Önce ben durdurdum."

Beni umursamadan taksinin kapısını açtı ve bindi.
Ağzım açık kalmıştım.
Haah bu nasıl bir insan?

Taksici penceresini indirdi ve
"Kızım istersen bin ikinizi de istediğiniz yere götürebilirim. Hava çok soğuk bekleme."

Sizin için sorun olmaz değil mi diye arkasındaki ukala beye döndü.

Elindeki telefondan başını kaldırdı ve derin bir nefes verip başını salladı.

Taksici indi ve valizlerimi bagaja koydu. Diğer kapıdan bindim.
"Nereye gidiyoruz."

"Şehir merkezine"
"Şehir merkezine"

Ikimizde aynı anda söylemiştik.
Taksici iyi ya işte daha basit oldu işimiz diyerek sürmeye başladı.

Çok yorgundum ve acıkmıştım.
Aylar öncesinden ayarladığımız evde yiyecek hiçbirşey olmadığından emindim.
Ve yarın klinikte ilk iş günümdü.
Yiyecek birşeyler alıp hemen yatıp dinlenmem gerekiyordu.

Üstelik Arin'i de aramam gerekiyor.
Arin benim küçüklükten  arkadaşımdı. Aynı fakültede olmasak da çok yakındık.
O benden daha önce Toronto'ya taşınmıştı.
Benimde başvuru yaptığım kliniklerin arasında Torontodaki büyük bir klinikten geri dönüş almıştım.
Çocuk doktoruydum artık.

Sonunda şehir merkezine gelmiştik.
Benimle beraber gelen adam benden önce inip uzaklaşmıştı.
Taksici amca valizlerimi almamda yardımcı oldu.
Teşekkür edip taksinin gidişini izledim.
Karnımın gurultusuyla beraber en yakın olan bir markete girdim ve hazır sandiviçlerden ve meyve suyu aldım.

Çantamdan çıkardığım küçük defterdeki adrese baktım. Buraya çok yakındı.

Birkaç sokak ötedeki büyük apatmanın önünde durdum sonunda geldim.
Kollarım yorgunluktan ölüyordu ve her an istifa edebilir gibiydiler.

Apartmana girdim ve asansöre bastım. 5. Katı tuşlayıp bekledim.
Dairemin önüne geldiğimde hızlıca anahtarı çevirdim ve kendimi içeriye attım.

Bedenim artık yorgunluktan beni taşıyamıyordu.
Valizleri ittim ve salonda bırakıp yatak odasına gidip duşa girdim. Su sıcacıktı ve vücudumun gevşediğini hissediyordum.

Banyoda duran bornozu üzerime geçirdim ve yatak odasına geçtim.
Rahatlamış hissediyordum.

Salonda bıraktığım sandiviçleri ve meyve sularını alıp mutfağa geçtim.
Telefonumu da mutfaktaki prize şarja taktım.
Büyük bir iştahla sandiviçlerden iki tanesini ve bir meyve suyunu bitirdim.
Üşenmeden mutfağı dağıttığım gibi topladım yoksa kendimi biliyorum pasaklılığa alışırsam o bataklıktan zor çıkardım.

Train Tracks To Serendipity [KTH]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin