Bölüm 55- Tepe Taklak

812 54 1
                                    

Yosundan...

Telefonum gecenin bilmem kaçında çalmaya başladığında ekrana bakmadan kulağıma götürdüm. Aslında sövmeyi düşünüyordum fakat sesini duyduğumda vazgeçtim.

"Yosun."

"Özgür?" Gözlerim şaşkınlıkla açılırken yatakta doğruldum ve ekrana yeniden baktım. Evet arayan Özgürdü, hem de gecenin üçünde.

"Hey bir sorun mu var?" Karşı taraftan bir süre ses gelmediğinde kapattı mı acaba diye düşünmedim değil. Ardından nefes sesini duydum. Yeniden yaralanmış olacağı düşüncesi kalbimde derin yaralar açarken telaşla konuştum.

"Özgür! Cevap ver, bir şey mi oldu?" Ardından fısıltısını duydum.

"Mola." Yataktan nasıl kalktığımı bir ben bir de Allah bilir. Aceleyle terliklerimi giyip pembe pijamalarımla odadan fırladım ve uçarcasına Özgürün kapısına koştum. Kapı önünde durup nefesimi düzene koymaya çalışırken kapı açıldığında saçımı düzeltmek için vakit bulamadığım için kendime kızıyordum.

"Hoşgeldin." Kapıdan çekilip odaya girmemi beklerken ilk defa yüzüne bakıp odaya adımımı attım. Sallana salkana gidip üzerinde çarşafı olmayan boş yatağa oturduğumda o da kendi yatağına oturdu.

"Keşke bu yatağa otursaydın." Dudaklarımı birbirine bastırıp sordum.

"Neden ki?"

"Sadece..." Dizlerinden destek alıp kalıp yüzünü yüzümle aynı seviyeye getirdiğinde gülümseyerek ona bakıyordum. "Çok uzak." Hiç beklemediğim anda dudaklarını dudaklarıma bastırdığında başımın üstünde patlamaya başlayan havai fişekler ağzımın yavaşça aralanmasına sebep olurken o dudaklarımın üzerinde gülümseyip asla unutamayacağım öpücüğünü dudaklarıma kondurup geri çekildi. Yüzünde karşı koyulamaz bir gülümsemeyle kalktığı yere otururken hıçkırarak elimi ağzıma kapadım. İlk hıçkırığımda üzerinde durmasa da ikincisinde yavaşça dudakları kıvrıldı.

"Gülme." Başını sallarken dudaklarını birbirine bastırdığında aslında kahkaha atmamak için kendini zor tuttuğunu görebiliyordum. Tam o sırada gelen üçüncü hıçkırıkla artık kahkaha atmaya başladığında oturduğum yerden kalkıp onun yatağına oturdum ve Allah ne verdiyse değip yumruklarımı omzuna ve sırtına geçirmeye başladım.

"Hey, gülme diyorum. Ne var bunda gülünecek? Altı üstü hıçkırdım? Hey!" Bir anda kahkahalarına son verip bileklerimi yakaladığında gözlerim bileklerime kaysa da sırtım yumusak yatağıyla buluştuğunda gözlerimi gözlerinden alamaz oldum.

"Biraz önce hıçkırıyordun, bakalım şimdi ne yapacaksın?" Yavaşça üzerime eğilmeye basladığında nefessiz onu izliyordum. Sadece aramızda bir karış kaldığındaysa burnuma küçük bir öpücük kondurmasıyla rahat bir nefes aldım. Ohaa, resmen heyecandan gidiyordum.

Üzerinden kalkıp yeniden karşıya bakarak oturduğunda bu sefer biraz öncekinden okkalı bir yumruğu omzuna geçirdim.

"Hayvan, ölüyordum!" Koluna omzuma attı ve kendine doğru çekti.

"Sen bir de bana sor." İki ayağını da küçük çocuklar gibi sallamaktan vazgeçip kendini yatağa bıraktığında beni de kendisiyle beraber çekti. Artık sırtımız tek kişilik yataktayken başımız yataktan sallanmış ve herşey tepe taklak olmuştu. Derince iç çektiğinde ona bakmaya çalıştım fakat başım dönmeye başladı ve vazgeçtim.

"İşte benim hayatım da böyle." Fısıldamıştı. "Tüm hayatım tepe taklak. Olmadığım biri gibi davranıyorum ya da olmak istediğim kişiyi saklıyorum ama..." Yüzünü yavaşça benden tarafa çevirdiğini göz ucuyla gördüm. "Ama sana baktığımda başım öyle bir dönüyor ki... Ben.. seninleyken... mola olsun olmasın gerçek Özgür olmak istiyorum. Sen de.. gerçek Yosun olamaz mısın? Bana bakamaz mısın?" Yavaşça başımı ona döndürdüm. Evet baş döndürücüydü ama o başaşağıyken başını farklı bir yöne çevirmekten daha baş döndürücü şeyi yaptı. Sıcacık dudaklarını dudaklarıma bastırdı...

Beyaz ve Siyah~Eve DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin