Yosundan...
Telefon sesiyle gözlerimi araladım. Bu ne, alarm falan mı? Ah hayır, daha güneş bile doğmamış. Zorlukla telefonumu elime alıp ekrana baktım. Yavuz arıyordu.. saat üçte mi?
"Alo."
"Alo Yosun, nerdesin?"
"Evde." Ağzımın içinde mırıldandım.
"Uyanman gerek. Özgür bulunmuş." Aniden doğruldum.
"Nasıl bulunmuş?" Yavuzun hırıltısını duydum.
"Nasıl bulunduğu önemli mi Yosun? Olduğu yer tespit edilmiş, acilen oraya gitmemiz gerek. Çabuk kalkıyorsun ve mesaj attığım adrese geliyorsun." Telefonu kapattığında bir kaç saniye ekranla bakıştık. Ardından hemen yataktan çıktım ve geceliğimi çıkarıp tişört ve bir kot giydim. Ceketimi de aldığım gibi evden çıktım. Çıkarken ses yapıp yapmadığımı bilmiyordum, açıkcası şuan çok fazla stresliydim ve babamın duyup duymamasını önemsemiyordum.
Yavuzun mesaj attğı adrese geldiğimde etrafıma bakındım. Burası çok... az ileride önü kalabalık ışıklar saçan bir kapı vardı ve gümbür gümbür müzik sesi yükseliyordu. Yolun aşağı tarafında motosikletlerine yaslanmış bir grup vardı. Hatta biraz önce geçtiğim yerde duvar kenarında ne yaptıklarını kestiremediğim bir çift. Ne yani... Özgür arandığını bile bile böyle bir yere eğlenmeye mi gelmişti? Hiç inandırıcı gelmiyordu fakat yine de dar sokakta yürümeye devam ettim.
Kesinlikle onu diğerlerinden önce bulmalıydım. En azından kaçmasını söylerdim. Nerede olabilirdi ki? Şu depodan bozma bara mı bakmalıydım yoksa sokak aralarında dolaşmaya devam mı etmeliydim? Ah neyse ki silahımı son anda yanıma almayı akıl edebilmiştim.
Motosikletli grubun yanından geçerken dikkatle gruba baktım. Ne diyeyim, olur mu olur? Bakarsınız kılık değiştirmiştir. Ama hayır, hepsine dikkatle bakmama rağmen Özgürü göremedim. O değil de ben onlara baktıkça onlar da bana bakıyor ya. Zaten hiç sevmem böyle işleri.
Tam yanlarından geçtim gittim birinin bana seslendiğini duydum. Ardıma bakmamak için yumruklarımı sıktım.
Telefonum çalmaya başladığında arka cebimden çıkarıp ekrana baktım. Arayan Seçkindi. Aranan kan-
Koluma biri yapıştığında çatık kaşlarla ardıma döndüm. İğrenç sırıtışıyla koluma yapışan bu hayvan biraz önceki motosikletlilerden biriydi. Alaylı bir sırıtış takındım. Buna haddini bildirmek farz olmuştu. Zaten biraz önce de en pis bakanı buydu bana.
"Bırak kolumu." Tabi bu arada çoktan Seçkinin araması meşgule düşmüştü. Yani çok ama çok sinirliydim, gözlerimden ateş fışkırıyor olmalıydı.
"Hadi ama bu kadar sinirlenme güzelim. Bize katılmak istemez misin?" Hah! Terbiyesize bak. Derin bir nefes aldım ve yeniden konuştum.
"Hayır istemem, kolumu bırakır mısın?" Karşımdaki herif de arkadaşları da kahkaha atmaya başladığında artık benden günah gitmişti. Hızlı hareketlerle adamın kolunu kendime doğru çektim ve ayağına çelme takıp arkasına döndürdüm. Acı içinde kıvranmaya başladığında birinin bana seslendiğini duydum.
"Yosun!" Hazalın bana doğru koştuğunu gördüğümde önümdeki adamın kolunu ittirerek bıraktım.
"Yosun, birşeyler bulabildin mi? Tüm barı aradım, hiç bir yerde yok. Banu ve Yavuz da aşağı sokağı arıyorlar. Yavuz Seçkine haber vermemiş." Hazalın kollarına yapışıp doğrulamak için sordum.
"Nasıl Seçkine haber vermemiş ya?"
"Vermemiş işte. Özgürle bir bağlantısı vardır diye." Ee Seçkin beni neden aradı o zaman? Yutkunup sordum.
"Ne yapacağız o zaman?" Etrafa bir göz gezdirdi.
"Şu arka taraftaki depolara bakalım." Depolar? Evet olabilir.
Bulunduğumuz sokaktan daha dar bir sokağa girdik. Depolardan birinin önüne geldiğimizde kapıda kilit olmadığını görüp kafamızı içeriye uzattık. Karanlıkta hiçbir şey görünmediğinden Hazal telefonunun ışığını içeriye tuttu ve ilk adımımızı attık.
Yine de içim rahat değildi. Seçkinin aramasına cevap vermemiştim, üstelik Yavuz ona haber vermese de aramasına rağmen. Birşey olmuş olmalıydı. Ben de telefonu çıkarıp rehberden Seçkinin numarasını buldum. Arama tuşuna basıp kulağıma götürdüm.
"Yosun ne yapıyorsun?" Hazal kaşlarını çatıp bana bakarken karşı taraftan Seçkinin sesini duydum.
"Ah sonunda."
"Seçkin, Özgürü arıyoruz ve-"
"Yosun nerede olduğunuzu biliyorum. Sadece o depodan çıkın tamam mı-" Hazal telefonu kulağımdan aniden çekti.
"Yosun nasıl Seçkini ararsı-" Başımı iki yana salladım.
"Açıklayacağım, önce şu depodan bir çıkalı-" Depo kapısının gürültüyle kapandığını duyduğumda sertçe yutkundum ve Hazalın bileğine yapıştım.
"Haza-" Depo ışıkları bizim üzerimizden başlayarak karşıya doğru teker teker açılmaya başladı.
"Yosun..." Derin bir nefes aldım.
"Sanırım acele etmelisin."
"Üzgünüm, seni korumak istemiştim." Başımın ardında duyduğum sızıyla gözlerimi kapadım...
***
Ofis...
Yavuz başını elleri arasına koydu.
"Bu nasıl oldu?" Gözlerini yerden kaldırıp masaya başını yaslamış Banuya ve bilgisayardan bir şeyler araştıran Seçkine baktı.
"Seçkin?" Seçkinin gözlerini bilgisayarından ayırmadan mırıldandı.
"Efendim." Yavuz iç çekti.
"Üzgünüm." Seçkin gözlerini ekrandan ayırıp tebessüm etti.
"Önemli değil. Kaç yıllık arkadaşız.. böyle birşeyi kafama takmam." Taner gözlerini yavaşça kapattı. Seçkinden hala şüpheleniyordu belki ama en azından olayı daha erken öğrenmişlerdi. Belki bu sayede Yosun ve Hazalı daha kolay bulurlardı.
Telefonu çaldığında ekrana bakmadan kulağına götürdü. Karşıdan Nükhet hanımın sesini duyduğundaysa kaşlarını çattı.
"Buyrun Nükhet hanım?"
"Taner.. vereceğim adrese gelin. Sorgulanacak birisi var. Sizin de sorguda olmanız gerekli." Taner kapıldığı bir umutla doğruldu. Belki de kızların kaçırılmasıyla ilişkili biriydi sorgulanacak kişi.
"Nükhet hanım... sorgulanacak kişi kim?" Nükhet hanımın nefes sesi kulağını doldurdu.
"Bu sabah Mert Akyolun şoförü teslim olmuş."..
...devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz ve Siyah~Eve Dönüş
Genel Kurgu"İşte benim hayatım da böyle." Fısıldamıştı. "Tüm hayatım tepe taklak. Olmadığım biri gibi davranıyorum ya da olmak istediğim kişiyi saklıyorum ama..." Yüzünü yavaşça benden tarafa çevirdiğini göz ucuyla gördüm. "Ama sana baktığımda başım öyle bir d...