Arkadaşlar karşınızda Medcezir bir kuyruklu yıldıza mektup ve bölümümüz
Babam bir şey söylememiş sadece beni dinlenmişti. Çok kızgındım bu yüzden hıçkırıklara boğulduğum dakikalarda kapıda bulunanı fark edememiştim. Ağlamayı bitirdiğimde babamdan bir cevap beklerken o sadece beklememi söylemişti bir de şu lafları: "Kızım neden Kerem'i sevmedin bilmiyorum ama o gercekten çok iyi bir çocuk. Kimseye zarar vermez o. Bu yüzden ondan rahatsız olma ve ona alış çünkü o çok uzun bir süre daha bizim yanımızda kalacak." dedi. Benim ağzımdan çıkanı kulağım gerçekten duymuyordu. Eğer duysaydı kesinlikle o lafları etmezdim. Ben kötü biri değildim zaten. Babam sözünü bitirdiğinde ona: "Ha anladım, babası kendi oğluna tahammül edemedi ve oğluna bakmamız karşılığında bu evi bize verdi. Tabi oğlunu da hizmetimize..." dediğim sırada kapının önünden pat diye bir ses geldi.
Odadan çıktığım sırada kapının önünde, donuk kapıya sırtını dönmüş bir şekilde duruyordu. Benim kapıya çıktığımda gördüğüm donuk bambaşkaydı. Elinden bazı evraklar düşmüştü. Evraklar düşmesine rağmen elleri hala aynı vaziyetteydi. Yüzü ise dona kalmıştı adeta kanı çekilmişti. Şok geçiriyor gibiydi ve ben tanıştığımızdan bu yana donuğu hiç bu halde görmemiştim.
Ona:"Donuk... Ay yani Kerem b... b... ben gerçekten öyle demek istememiştim. Ben..." dediğim sırada lafımı bitirmeme izin vermedi ve öylece evrakları alıp içeri girdi, kapıyı kapattı. Ben nasıl bunları söyleyebilmiştim. Ben nasıl bu hale gelmiştim bilmiyorum. Donuk içeri girdikten sonra o çıkana kadar kapının önünde beklemeye başladım.
Kerem'in ağzından
Sezen'in dediklerini duyduktan sonra beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Elimdeki evrakları düşürdüğümün bile farkında değildim. Sadece öyle dona kalmıştım. Benden bu kadar mı nefret ediyordu ya da ben bu kadar kötü bir insan mıydım? O bir şeyleri açıklamaya çalışırken buna izin vermemiş direk içeri girmiştim. İçeri girdiğimde ellerim hala titriyordu. Evrakları masanın üzerine koyduktan sonra İlyas Bey'e dönerek:
"İlyas Bey bunlar Sezen'e okul için gereken evraklar... Ben bunları size getiriyordum." dediğim sırada İlyas Bey sözümü keserek: "Kerem öncelikle biz bu Bey muhabbetini kaldırmamış mıydık? Bir de oğlum yanlış anlama Sezen sadece..." dediği sırada kendime gelip sözünü kestim:
"İlyas Bey... Pardon İlyas Amca bana bir şey açıklamak zorunda değilsiniz. Sezen'i de suçlamayın, herkes herkesi sevmek zorunda değil. Ben zaten buraya alışamadım, bu konuyla ilgili başka bir çözüm bulurum. Bu yüzden müsadeniz olursa ben gitmek istiyorum. "dedim. İlyas Amca bulunduğu koltuktan ayağa kalkarak "Müsaade falan etmiyorum, ben istedim senin gelmeni o yüzden gidemezsin hiçbir yere."dedi. O dakika ona tamam demiş olsam da daha fazla burada kalamazdım.Sezen'in ağzından
Donuk kapıdan çıkınca onunla konuşmaya çalışsam da beni dinlemedi. Hatta yüzüme bile bakmadı.Sadece çekip gitti. O kadar pişmandım ki bu durumdan. O kadar çaresizdim ki... Birkaç saat ağladıktan sonra uyuya kalmışım. Uyandığımda kendimi affettirmek için donuğun odasına koştum ama odada yeller esiyordu . Donuk gitmişti. Birkaç dakka donuğun yatağında oturduktan sonra hemen aşağı indim önüme hizmetçilerden biri çıkmıştı ona hemen donuğu sordum o da: "Az önce çıktı Sezen Hanım elinde de büyük bir bavul vardı koşarsanız yetişebilirsiniz." demişti. Ben de koşmuştum. Hem de koşabildiğim kadar hızlı. Ama yetişememiştim her zaman olduğu gibi ve donuk gitmişti.
2 gün sonra
Donuk gideli 2 gün olmuştu. Ben nasıl böyle bir şey yapmıştım? Ben ona onca şeyi söylerken o benim okul evraklarımı hazırlıyormuş. O kötü biri değil demişti babam. Demek doğruymuş. Ama babam gitme dediği halde nasıl gider haber vermeden... Bu nasıl saygısızlık dediğim sırada donuk beni yine faka bastırmıştı. Önce eşyalarını toplamış, ardından babamın odasına küçük bir not bırakmış: "İlyas Amca her şey için teşekkür ederim ama benim için kendinden vazgeçebilecek kadar beni seven babama bu itamların yapılmasını kaldıramam. Hem ben gidersem her ikimiz açısından da iyi olacak. Hem benim hem de Sezen'in..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Sefer Olmaz
Teen FictionHayat dediğimiz şey hep bir şeylere olmaz diyerek ya da şüpheyle yaklaşarak geçirdiğimiz bir döngü değil miydi zaten? Acılar yaşadığımız, ihanetlere uğradığımız bir daha yapmam desem de yine aynı şeyleri yaptığımız bir kısır döngü değil mi? Her şeyi...