📽📽📽
_yazarolmayanyazar 'a bu bölümü ithaf ediyorum. Bundan sonra bölümün mottosuna göre isteyene ithaf edeceğim.
Evet arkadaşlar sonunda bölümü yazabildim. Yine çok beklettim değil mi kusura bakmayın. Umarım yine beklediğinize değen bir bölüm olur. Bu bölüm alıntımızı da sevdiğim yazar olan Oğuz Ataydan seçtim beğenmeyen olacağını sanmıyorum. Çünkü o Türk edebiyatında bir şaheserdir başlı başına. Desteklerinizi esirgemeyin lütfen.
📽📽📽📽
Edip Akbayram-Aldırma Gönül
Kodes ft AF-Ayrılıklar Zamansız"Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. Bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim."
-Oğuz AtayAdel'in ağzından
"Hatırla kim olduğunu hatırla. Altemur olmak için neleri göze aldığını hatırla!"
Bu sözler bizi sanki o güne götürmüştü. İkimizin yok olup tekrar küllerimizden doğup bir Anka kuşu olmaya karar verdiğimiz güne... Var olmak için önce yok olmak gerekiyordu. Bizse bunu en iyi bilen kişilerdik. Çünkü ölmekten de "hiç" olmaktan da korkmuyorduk.
Kaybedecek bir şeyi olmayanların cesareti gerçekten görmeye değerdi. O gün kalplerimizden birbirimize tutunmamızı sağlayan hayat bugün de ellerimi birbirimize kenetlemişti. Kafamı kafasına koymuştum ve gözlerine dikmiştim gözlerimi.
Göz bebeklerine birçok hayat sığdırmış gibiydi. Birçok duyguya ev sahipliği yapmış, hepsine bir oda tahsis etmişti. Küçük bir çocuğun öfkesi vardı gözlerinde. Peşinden koşsa da minik bacaklarının yetişemediklerine, kaçırdıklarınaydı öfkesi.
Kalabalıklar içinde yalnızlaşmış bir adamın yalnızlığı vardı en derinlerde. Yalnızlıktan korksa da yalnızlığa tahammül etmeye gayret eden bir adamın gözleriydi.
Tarihin yazdığı aşk hikayelerinin arasına sıkışmış, iyilik ve kötülük arasında kalmış bir karakterin çaresizliği vardı gözlerinde. Gözlerinin karanlığı ruhunu kaplamasın diye aynaya 10 saniyeden fazla bakamayan bir çaresizdi o.
Bitmiş bir adamın hayata tutunmak için vazgeçtiklerine karşı duyduğu vicdan azabı gizlenmişti en ücra köşelere. Vicdanını bir kefeye hayatı bir kefeye koymuş ve yaşamı seçmişti. Yaşamak hiç kimse için bu kadar ağır olmamış, bu kadar pahalıya patlamamıştı.
Gözlerini en çok hayal kırıklığı esir almıştı adamın. İnanılmamanın, güvensizliğin esareti cehennemin tutsaklığına eş değerdi. Çektiği acı, gördüğü işkence esaretinin yanında hissiz kalmasına sebep olmuştu. Hayal kırıklıklarından kurtulmak için sonunda bir seçim yapmak zorunda kalmıştı adam. Esaretin bekçilerine diyet olarak sevdasını teslim etmişti.
Kurtulduğunu sandığı anda hayal kırıklıklarının kırıntılarının gözlerine döküldüğünü ise bilememişti. Sonunda ise hayal kırıklıklarından kurtulmak adına sevdasını satan, eski bir sevdalının umutsuzluğuna sahip olmuştu. Çünkü ne sevdasını bitirebilmişti tam olarak ne de hayal kırıklıklarını. İçinde biten tek şeyse umut olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Sefer Olmaz
Ficção AdolescenteHayat dediğimiz şey hep bir şeylere olmaz diyerek ya da şüpheyle yaklaşarak geçirdiğimiz bir döngü değil miydi zaten? Acılar yaşadığımız, ihanetlere uğradığımız bir daha yapmam desem de yine aynı şeyleri yaptığımız bir kısır döngü değil mi? Her şeyi...