Davetsiz Misafir

914 977 915
                                    

⭐️✨🌟
20'lik dişimi çektirdim o yüzden çok ağrım vardı. Bölümü yazmam zor oldu. Normalde bu bölümü çok önce yazmayı planlamıştım ama olayların akışını son dakika biraz değiştirmeye karar verdim. Umarım beğenirsiniz. Bu bölümü bana şarkı bulmada yardımı dokunan HaticeBilgic ithaf ediyorum. Tabut adlı kitabına bakarsanız süper olur. Bölüm bitmeden yıldıza dokunmayı unutmayalım.
⭐️✨🌟
Bir Yaralı Kuştum-Gaye Su Akyol
Kavga-Azap Hg

⭐️✨🌟Bir Yaralı Kuştum-Gaye Su AkyolKavga-Azap Hg

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kerem'in ağzından

Sürekli kulaklarımda çınlayan iki söz dizesi vardı. Beynimi kemiren, kulağıma gelen tüm seslerin frekansını bozan iki cümle: "Daha önceden hiç fark etmemiştim gözlerindeki yansımamı..."
Fark etmediğini söylemişti. Tüm benliğim onu haykırırken fark etmemesi olanaksız değil miydi? Gözlerimde ondan başka bir şey yoktu ki uzun zamandır. Gözlerime düşen hareler bile Sezen olmuştu artık. Göz bebeklerime bir yıldırım misali düşmüş, onun dışındaki her şeyi yakıp geçmişti. Bir kasırga vardı gözlerimi yakan. Her göz kırpışımda yağmurlar yağdırıp, yanaklarıma çiğ taneleri düşüren. Bir parça acı, bir bukle tatlı ama nihayetinde kasırga... Hortumuyla gelen, hafif esintileri fırtınalarla değiştiren, irisimden başlayıp yüreğimde derinleşen bir küçük kıyamet...

Yaşamla ölüm arasında medcezirler oluşturuyorken yokluktan varlığa çıkarıyordu aslında beni. Hiçlik makamından varoluş makamına yükseltiyordu. Hiçlik, insanoğlunun kendi içindeki okyanusu seyretmesi en derinlerine dalıp içimdeki zenginlikleri keşfedene kadar sabırla yoğrulması gereken makamdı aslında. Aceleciliğe yer vermeyen, şüpheleri eritene kadar çalkalamaya yoğurmaya devam eden yerdi. Kimse olduğun yerden kim olduğunu fark etmeye doğru yol almaya çalıştığın, gelgitlerle kıyısında yol aldığın kumsaldı.

Ben hiçliğimi bırakıp o sahile, yol almıştım kendime. Ben içimdeki beni ararken içimdeki ona dönüşmüş beni bulmuştum. O ise fark etmemiş miydi gerçekten? Daha ilk cümleyi idrak etmekte zorlanırken diğer cümle çınlamaya başlamıştı kulağımda: "Boşvermişliğimin boyutu tahmin ettiğimden büyükmüş demek ki!"
Neyi boşvermişti bu kadar? Beni mi, sevmeyi mi, ona karşı tavırlarımı mı? Neydi kabusumu gerçeğe dönüştüren o sihirli anahtar? Boşvermek o kadar kolay olmamalıydı sonuçta? Kim bilir neydi onu umursamamaya iten, belki de vazgeçmişti artık sevmekten ya da işe yaramamıştı sözlerim. Yanlıştan doğru olmaz, sapan gemi doğrulmaz diyordu kendince. Haklıydı belki de kendince...

O gitmişti, ruhum da bedenimden ayrılıp onun ardına düşmüştü sanki. Bir et yığını olarak kalmış, bedenimi saplamıştım bu kayalıklara. Onun düştüğü uçurumda belki o arafta kalmıştı ama ben çakılmıştım ansızın. Onun elini tutacak kişi olacağıma çaresiz kalan ben olmuştum. En dibe vurmuş, avare olmuştum.

Peki neydi şu an hissettiğim? Terk mi edilmiştim, red mi edilmiştim? Terk edilmek, bir tarafın her zaman daha çok sevmesi ama yetememesiydi. Senin gözlerinde gökkuşağı oluşup kulaklarında kuş cıvıltıları varken karşındakinin bakışlarındaki sıcaklığın yerini ölüm soğuğu almasıydı.

Bu Sefer OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin