Yazıklar olsun

1K 1K 590
                                    

🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️
100 okunma olunca bölümü yayınlayacağımı söylemiştim ve ama yayınlamakta biraz geciktim kusura bakmayın. Bu aralar çok yoğunum ama sezon finaline adım adım yaklaştığımız için de çok heyecanlıyım. Asıl kurgunun patlak vereceği nokta olacak çünkü. Bu birkaç bölüm içinde birçok olay yaşanacak. Umarım size hızlı gelmez ve beğenirsiniz. Yıldız ve baloncuk ellerinizden öper.
🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️
Ferman Akgül-İstemem söz sevmeni
Kıraç-Yolun sonu

🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️🚶🏻‍♀️Ferman Akgül-İstemem söz sevmeniKıraç-Yolun sonu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kerem'in ağzından

Enis dedektifle buluşmaya gideli saatler oluyordu ama halen ondan ses seda yoktu. Normalde iyi kötü fark etmeden haber verirdi. Şu zamana kadar haber vermemiş olmaması beni korkutmaya başlamıştı. Birkaç kere daha telefonunu aramama rağmen sürekli telesekreter çıkıyordu telefona. Bu işte bir iş vardı. Enis asla telefonunu kapatmaz çünkü. Hele benim haber beklediğimi biliyorsa asla kapatmaz. Kesin kötü bir şey oldu ona. Bu böyle olmayacak en iyisi ben dedektifle buluşacakları yere gideyim.

Paltomu sandalyenin üzerinden arabanın anahtarlarını da komodinimden alıp ateş almış gibi kapıya yöneldim. Tam kapı kulpunu çeviriyordum ki bir başkası açtı kapıyı. Bu kişi Enisten başkası değildi. Onu tek parça halinde ve iyi bir vaziyette görmek içime su serpmişti. Bu hayatta kolay kolay hiçbir şeyden korkmayan Kerem Atalay söz konusu sevdikleri olunca dünyanın en korkak ve hassas insanına dönüşebiliyordu işte. Sanki mantıklı düşünmemi sağlayan beynimdeki bölgeler felç oluyordu o anda. Ya da o konuda görevli askerlerimin biri ellerini kollarını bağlıyordu. Kısacası başka birine dönüşüyordum. İçimden bambaşka bir Kerem Atalay çıkıyordu.

Derin bir oh çekip ardından sıkıca sarıldım Enis'e ve: "Çok şükür iyisin. Nerelerdeydin oğlum sen? Telefonun neden kapalı hem? Öldüm öldüm dirildim burada." diyerekten sitem etmeyi de ihmal etmedim. Enisse sitemime pek aldırış etmiş gibi durmuyordu. Yüzünde de aptal bir gülümseme vardı.

Ben çocuğa gelmiş kızıyorumdum o ise gülüp duruyordu bana şaka gibi. Bu tavrı da endişelerimin ve ciddiyetimin dağılmasına sebep oluyordu haliyle. Ne olduğuna anlam verememek de daha çok sinirlerimi bozuyordu bu yüzden daha çok sinirlenmeden önce Enise sordum: "Oğlum hasta mısın sen ya? Neden gülüyorsun durduk yere. Ben sana kızıyorum sen aptal aptal sırıtıyorsun. Keyfine diyecek yok valla. Yoksa dedektif bir şey mi bulmuş?"

Enis elindeki poşeti yatağının yanına bıraktıktan sonra kendini yatağa fırlattı. Sonra da kollarını başında birleştirip yüzünü bana döndü ve olanları anlatmadan önce kısa bir giriş yaptı: "Abi aslına bakarsan herif mükemmel. Yani hiçbir kusurunu, hatasını bulamamış dedektif. Resmen adam melek gibi yaşamış. Hiçbir vukuatı yok görünürde. İllegal bir işle de uğraşmıyor. Dedektifi de boşa tutmuşum yani. Adam bana getire getire adamın başarılarının, mükemmel davranışlarının toplanmış olduğu kalınca bir dosya getirdi. Bakıp bakıp ağzımız açık kalır artık."

Bu Sefer OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin