Yüzleşme

882 854 900
                                    

Evet bu bölümde Enisle Kerem arasında bir yüzleşme yaşanacak ve olayın detaylarını öğreneceğiz. Sezense gerçeklere bir adım daha yaklaşacak. Bu bölümde Kerem'in pişmanlığıyla bir kere daha yüz yüze geleceğiz. Umarım beğenirsiniz. Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen.

Doğukan Manço&Funda-Yüzleşme
Deniz Tekin/Ahmet Kaya-Beni Vur (İkisinden de dinleyebilirsiniz)

Doğukan Manço&Funda-YüzleşmeDeniz Tekin/Ahmet Kaya-Beni Vur (İkisinden de dinleyebilirsiniz)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keremin ağzından

Şu an oturduğum bu bankta geçmişle geleceğin kılıç dansını izliyordum. İyilik ve kötülüğün savaşı gibiydi yaşadığım şey. Gerçekte kim olduğumu hatırladığım bu savaşta artık karanlık yanım ortaya çıkmıştı. Masum değildim artık biliyordum. İçimdeki son masumiyet kırıntısı da terketmişti artık beni.

Yingle yangın savaşında artık tüm dengeler birbirine girmişti. Kimin kime üstün olduğu dahi bilinmeyen bir savaştı bu. Kötülük iyiliğe karşı kılıçlarını çekmiş ve ilk hamlesini o kadar iyi yapmıştı ki iyilik kan revan içindeydi artık.
Siyah beyaz bir filmin içinde siyahla beyazı ayırt edemeyen oyuncu gibiydim tam anlamıyla. Bir sokaktaydım sene 70'lerdi galiba. Sokağın başında gazete satan bahçıvanını giymiş kasketini takmış çocuk duyurularını yapıyordu etrafa. Terzideki hanımefendi yeni bir elbise diktiriyordu kendine gideceği balo için. Herkesin bir rolü vardı bu filmin içinde. Bense hayat sahnesindeki rolünü unutmuş kim olduğunu dahi bilemeyen sefil bir oyuncu haline gelmiştim.

Kimdim ben, neresindeydim bu filmin? İyi bir doktor ya da öğretmen miydim ya da bir subay yoksa kötü kalpli kalantor bir mafya babası veyahutta insanları evlerinden eden acımasız bir bankacı mı? Ya da daha kötüsüydüm belki de. Masumların canını alan eli kanlı bir katil.

O anda sıkışmıştım artık. Etrafımdakiler rolünü oynamaya devam ediyor, etrafımdan binlerce insan geçiyor hatta zaman geçtikçe doğanın tüm renkleri üzerlerine işliyordu. Siyah beyaz donmuş bir vaziyette kalan tek karakter bendim artık. Hyde de bendim artık Jekyll da. Kim kimin hayatını çalmıştı bilmiyorum.

Zaman geçiyordu ben fark etmesem de. Oturduğum bankta saatlerin nasıl birbirinin peşine takılıp koşarak uzaklaştığını göremediysem gecenin karanlığında sokak lambalarının dahi yakılmaya başladığını görememiştim. İçimde sibirya soğukları başlamıştı belki de kalbimin buzlaştığının habercisiydi bu soğuk. Ne de olsa soğukkanlı bir katil değil miydim? Belki de sadece asıl benliğime ulaşıyordum ne kadar istemesem de. Yin yanga vurduğu son darbeyle yere savurmuştu belki de onu. Kılıcı dayamıştı boğazına içimdeki son parça iyiliği de bertaraf etmek üzereydi belki de. Kim bilir...

Zamanın benim için durduğu bu noktada sevaplarımı ve günahlarımı tartarken iliklerime kadar işlemeye başlamış soğuk beni istemesem de bir kapının eşiğine sürüklüyor gibiydi. Hareketsiz ruhen bitmiş bir vaziyette otururken evsiz, üstü başı yırtılmış uzun beyaz saçlı bir amca yanıma oturdu. Elinde gazete kağıdına sarılmış bir bira kutusu vardı. Yamalı pantolonuyla, ipleri çıkmış gömleğiyle, dağılmış uzun rockçuları andıran saçlarıyla 46'lık bir tipti bu amca. Efkarı elinde tuttuğu bira kutusundan değil de mahmur bakan gözlerinden belliydi.

Bu Sefer OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin