Arkadaşlar bomba gibi bir bölümle daha karşınızdayız. İşte unutursam fısılda-peri kızı fonuyla yeni bölümümüz.
Keremle bağ evinden birlikte dönmüştük. Zor da olsa inandırabilmiştim onu kendime. İnanmıştı bana. Uzun zaman sonra biri bana inanmıştı. O gün sarıldığımızda çok farklı hissetmiştim. Sanki oymuş gibi... Sanki Mertmiş gibi... Sanki hiç benden alınmamış gibi... Ama o Mert olamazdı değil mi? Ben bilmesem de şu an onun nerde olduğunu... Bildiğim bir şey var: O da aynı gökyüzünün altında yaşadığımız. Kerem diye söyledim garip geldi birden. Donuğa alıştığım için mi bilmiyorum. Donukla birlikte içeri girdiğimizde babamın gözleri parlıyordu. Galiba uzun süre sonra bana güvenmişti. Donuğa doğru dönmüş ve "Benim deli kız sonunda seni ikna etmiş. İşte benim kızım." diyip elini omzuma koymuştu. Ben de kendime tutamayarak koşarak odama gitmiştim.
Zaten ne zaman babam bana güvense, ilgi gösterse böyle olurum ve hiçbir zaman onun önünde ağlamam, ağlayamam. Neden mi? Çünkü ben onun güçlü kızıyım. Ama uzun zamandır kaybetmiş olduğum güvenini kazanmak beni o kadar mutlu etmişti ki gözyaşlarımı tutamamıyordum. Biraz sonra babam odaya geldi ve beni aşağı çağırdı. Aşağı indim ve hep beraber yemek yedik. Sonra donuk bana eliyle beni takip et işareti yaptı. Ben de onu takip ettim. Ardında donuğun odasına geldik. İçeri girdiğimizde donuk bana doğru döndü ve:
" Sezen..." dedi. Ben de: "Efendim donuk..." dedim yine ağzımdan kaçırmıştım. Hemen ağzımı kapadım, donuk da: "Donuk mu? Daha önce de bana böyle demiştin? Bu ne böyle?" dedi. Ben de mecburen gardımı indirerek: "Tamam pes ediyorum. Donuk benim sana taktığım lakap. Oldu mu? Bu arada sen bana ne söyliycektin?" dedim. Donuk bunu duyunca kahkahayı bastı. Fakat benim koluna vurmamla gülmeyi kesti. Sonra ciddileşerek daha doğrusu eski haline dönerek: "Bu odayı senin yüzünden toplamak zorunda kaldım, o yüzden yerleştirmeme yardım edeceksin." dedi.
Ve tam bavulunu açmak için döndüğü sırada, geri dönerek telofonunu açıp bana bir resim gösterdi. Bu en son donuk gitmeden önce benim yatağına yaptığım şeyin resmiydi. Donuk bana resmi gösterince başımı aşağı eğdim. Donuk o sırada başımı yukarı kaldırarak: "Meyvelerle yatağıma sen tam bir pisliksin yazmanı anlayabilirim. Derim ki intikam için yapmıştır. Ama sonunda yaptığın gülücük ne alaka? Yani bunu yaparken ne düşünüyordun?" dedi.
O sırada o kadar utanmıştım ki yerin dibine girebilirdim ve her zaman yaptığım gibi bir ayağımı yere vurup saçlarımı karıştırdım. O anda donuk saçlarımı düzeltip: "Daha önce de böyle yapmıştın. Böyle yapma güzelim saçlarına yazık olur. Tamam mı abiciğim." dedi. Bunu duyunca geri çekildim irkilerek. Bir insanın bütün hareketleri bu kadar benzeyebilir miydi birine? Sanki o Mertti. Ama bana söylemiyordu. Ama o Mert olamazdı. Olamazdı de mi... Bu kadar fazla kendimi sorgulamam normal miydi? Yoksa deliriyor muydum ben? Kendime yapıştırdığım deli damgasını bir kenara bıraktım ki o an beynimde adeta bir ampul yandı. Ama o ne demişti abicim mi? O da neydi öyle?
Tam o sırada donuk: "Ben gerçekten özür dilerim.Yaptığın hareketler Sudeyle aynı. O utanınca, sinirlenince hep böyle yapardı. Ben de ona böyle derdim. Kusura bakma bir an için onun öldüğünü unutmuşum." dedi . Gözlerinden iki damla yaş süzülmüştü. Hemen onu silerek bavulunu boşaltmaya başladı. O bavulunu boşaltırken neden yaptığımı bilemez şekilde arkadan ona sarılmış ve: "Sudeye o kadar benziyor muyum? Peki o da böyle yapar mıydı sen bir şeylerle ilgilenirken?" dedim. Önce ellerini ellerimin üstüne koydu ama sonrasında benim ellerimi çekti ve bir süre arkasını bana dönmeyerek gözyaşlarını benden gizledi.
Sonra da: "Evet o da böyle yapardı. Ama sen sakın bir daha böyle yapma." dedi. Bunu duyunca oldukça şaşırmıştım. Ama bu şaşkınlığımı çok iyi gizleyerek ben de donuk gibi işe koyuldum. İşimizi bitirdiğimizde donuğa döndüm ve yüzümde bir gülümseme ile : "İyi işti donuk..." dedim. O da garip bir ifade takılarak: "Sana teşekkür edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun genç bayan. Fakat bu hep böyle mi olacak?" dedi. Ben de meraklı bir ifadeyle: "Ne?" dedim. O da bıkkınlıkla: "Yani ismim... Benim bir ismim var Sezen. Hem de gayet güzel bir isim. Şimdi neden farklı bir sesleniş ile karşı karşıya kalıyorum ki? Ayrıca donuk ne alaka? Ben, illa bir lakap takacaksan yunan tanrılarından birinin ismiyle anılmayı tercih ederdim." dedi. Ben de: "Mesela..."dedim. O da kendinden emin bir şekilde: "Mesela Akilyus. Çok yakışıklı ve heybetli, aynı zamanda da korkusuz olduğu söyleniyor. " dedi. Ben bunu duyunca bir an için kendimi tutamayarak gülmeye başladım ardından: "Akilyus mu? Hiç sanmıyorum. Sen olsan olsan Hades olursun." dedim. Bunu duyduğuna bozulmuş olacak ki kapıyı vurup dışarı çıktı.
Onu bulmak için bütün evi aramama rağmen bulamamıştım. En sonunda biraz yürümek için bahçeye çıktığımda onu yine bir ağacın altında otururken bulmuştum. Ama ona seslenmedim, ağacın diğer tarafına oturdum ve bir süre öyle bekledim. Arada sırada dönüp ona bakıyordum. Ama o gözleri kapalı olduğu için beni fark etmiyordu ya da en azından ben öyle düşünüyordum. Biraz sonra gözlerini açmadan:
"Ne kıvranıyorsun öyle sabahtan beri? Çıkar ağzındaki baklayı. " dedi. Ben de biraz şakaya vurarak: "Ne sabahtan berisi ya daha geleli kaç dakika oldu ki?" dedim. Fakat sonradan onun o öldürücü bakışlarını görünce: "Tamam ya çıkaracağım ağzımdaki baklayı ama ben lafımı bitirene kadar sakın dönüp bana bakma. Tamam sana Hades olurdun dediğim için... İçin Özür dilerim. Ben hayatımda hiç özür dilemedim. Sen özür dilediğim ilk kişisin. Ama senden özür dilemem sana donuk diyeceğim gerçeğini değiştirmeyecek." dedim. O söylediklerimin hepsini bir tarafa bırakıp sadece şunu söyledi:
"Gerçekten hayatında hiç özür dilemedin mi?" Ben de: "Evet çünkü özür dilemekten nefret ederim. Bu yüzden hayatım boyunca özür dilemeyi gerektirecek yapmadım ve yapmamaya çalıştım. Olsa dahi "Afedersin" ya da "Pardon"lafını kullandım yani sen gerçekten benim özür dilediğim ilk kişisin." dedim. Donuk bunu duyunca sadece gülümsedi. Ben: "Neden gülümsüyorsun?" dediğimde de "Çünkü hoşuma gitti... Beni arkadaşın olarak görmen." dedi. Ben de: "Hayır ben seni arkadaşım olarak görmüyorum." dediğimde de bana gözlerini açarak garip garip baktığında: "Hayır yani yanlış anlama bence biz seninle kanka olabiliriz. " diyerek cümlemi tamamladım.
Nasıldı? Bir bölüm daha bitti umarım beğenmişsinizdir.Yorum ve vote yapmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Sefer Olmaz
Teen FictionHayat dediğimiz şey hep bir şeylere olmaz diyerek ya da şüpheyle yaklaşarak geçirdiğimiz bir döngü değil miydi zaten? Acılar yaşadığımız, ihanetlere uğradığımız bir daha yapmam desem de yine aynı şeyleri yaptığımız bir kısır döngü değil mi? Her şeyi...