Unutursam fısılda - gel ya da git
Okuldan ayrıldıktan sonra donuğun dediği şeye kafam çok takılmıştı. Yani neden böyle yapıyor ki. Şimdi söylese ne olur sanki? İşte ne olacak anca meraklandırsın başka yaptığı bir şey yok. Ben düşüncelere dalmışken donuğun sesiyle kendime geldim: "Sezen hadi binmiyor musun, hadi bak sadece 3 saatimiz kaldı. Bu gidişle yarına kalacak bu iş. Hadi bak yarın yapacağım çok iş var." dedi. Bunun üzerine ben ifadesiz bir halle: "Bitti mi? Kerem fark etmedin herhalde ama en az 3 kez hadi bak dedin. Tamam işte geliyorum." dedim. Arabanın içine binmeme rağmen donuk cidden donmuş halde dışarıda duruyordu. Hem bana çabuk ol diye laf yetiştiyor hem de kendisi ne yapıyor! Gerçekten bu çocuk dengesiz diye söylendim. Benim söylendiğim sırada bile hâla kendine gelip arabaya binmemişti. Ben de bunun üzerine pencereyi açtım ve: "Ya donuk napıyorsun orda işim var dememiş miydin? Hadi gelsene." dedim. Bunun üzerine donuk arabaya bindi, kemerini bağladı. Bir süre arabayı sürdükten sonra arabayı durdurdu ve bana döndü: "Sen az önce bana Kerem mi dedin?" dedi. Jeton köşeliydi herhalde yeni dank etmişti akıllıya. Gerçekten şoka girmiştim. Buna niye bu kadar şaşırmıştı anlamamıştım.
Tam o sırada lanet iç sesim " Sen çocuğa donuk... donuk diyip duruyorsun. Eee birden Kerem diyince şaşırdı çocuk." dedi. Resmen iç sesim bile benle kafa buluyordu. Ben bunları düşünürken bu sefer benim donuk durama geçtiğimi fark etmemiştim. Gerçi ben bu yüzden donuğa donuk demiyorum ama neyse. Donuğun kafasını dağıtmasını sağlamak için sorusuna cevap verdim: "Evet Kerem dedim. Adın Kerem değil mi? Bunda bu kadar garip ne var? "dedim. Donuk bunu duyunca tekrar direksiyona dönerek : " Ya hayır yani belki sana göre garip değil ama sen hep bana donuk dersin. Bu yüzden birden Kerem diyince şaşırdım." dedi. İç sesim yine benliğimin direksiyonuna geçmişti: "Yok artık Sezen senin yüzünden çocuk ismini unuttu. Kendi ismine şaşırıyor artık ." O an iç sesimle uğraşmak istememiştim bu yüzden beni suçlamasına aldırış etmedim. Ben de gülerek:"Olur böyle vakalar arada donukcuğum. Sen takma kafana." diyip elimi omzuna vurdum. Elim acımıştı.
Beton gibi kaslar yaparken etrafındakileri hiç düşünmemişti galiba. Sanki 10 tonluk bir çimento elime düşmüş gibi bir acı vardı elimde. Elimin derdine düşünce az önce dediğim şeyi fark edememiştim. Donukcum mu o ne ya? Bunu ben mi söylemiştim? Bunu yapmış olamazdım değil mi? dediğim sırada lanet iç sesim tekrar cevap verdi : " Yaptın maalesef. " Gerçekten bu iç sesimi sinir oluyordum. Her seferinde bu kadar açık sözlü olmak zorunda mıydı?
Donuk cevabını aldıktan sonra tekrar arabayı çalıştırmıştı. Ben utancımdan yerin dibine girerken biz de donuğun üniversitesine girmiştik. Burası kocaman özel bir üniversite idi. Fabrika görünümünü andıracak sütunları vardı bir tarafında. Diğer tarafının görüntüsü ise biraz romaneks mimari tarzını andırıyordu. Kırmızı tuğlamsı bir görünümü vardı fabrika görünümlü binanın. İlla bunların bir adı vardı ama benim mimari bilgim bunu ifade etmeye yetmiyordu. Avlusu bir kasaba genişliğindeydi. Belki biraz abartmış olabilirdim ama bayağı büyüktü yani. Yemyeşil çeşit çeşit ağaçları vardı okulun. Ormanın bir parçası gibiydi sadece etrafta gezinen minnak sincapları eksikti. Okul bu kadar güzel olunca kazanması da parasını ödemesi de bir hayli zordu herhalde. Gerçi Donuk için bu önem teşkil etmiyordu. Para onun elinin kiriydi sonuçta .Ayrıca donuk onca parası olmasına rağmen ücretsiz okuyacaktı. Üstüne bu okulu tercih ettiği için 5000 tl burs verilecekti.
Gerçi donuk bu parayı bir günde harcıyodur ama olsun. Önemli olan kazanmak. Zaten tıp'a puanı yeterken sırf şirketin başına geçmek için işletme okuması da büyük saçmalık. Ben bunları söylerken iç sesim yine devreye girmişti: "Sezen sen baban doktor olduğu için böyle söylüyorsun. Bir Şirketiniz olsaydı sanki sen başına geçmezdin de gidip tıp okurdun. Hah güldürme beni." dedi. İç sesim kesinlikle çok gıcıktı. Ben de sanki ona karşılık verirmiş gibi: "Okurdum tabi kazanırsam niye okumayım" dedim. Resmen iç sesimle laf yarışına girmiştim. Bu sefer sıra ondaydı. O: "Tabi canım okurdun. Babana da baba ben tıp okuycam git şirketinin başına geçecek bi başkasını bul derdin. Bence bu maç bitti Sezen vazgeç artık." dedi. Ben de artık saçmaladığımı düşünerek bıraktım laf dalaşını.Bunun üzerine arabadan indiğini bile fark etmediğim donuk cama vurdu: "Hey şaşkın gelmiyor musun? "dedi. Aşağı indim ve kapıyı pat diye kapattım: "Ne şaşkın mı? Ne diyosun sen be?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Sefer Olmaz
Teen FictionHayat dediğimiz şey hep bir şeylere olmaz diyerek ya da şüpheyle yaklaşarak geçirdiğimiz bir döngü değil miydi zaten? Acılar yaşadığımız, ihanetlere uğradığımız bir daha yapmam desem de yine aynı şeyleri yaptığımız bir kısır döngü değil mi? Her şeyi...