Bazı şeyleri görmeyene kadar inanamıyordu insan. Tıpkı şuan hissettiklerim gibi inanamadığım gibi.
Kenan, gerçekten ölmüş müydü?
Nedense onun ölmüş olma ihtimalini kabul edemiyordum. Sanki bir yolunu bulup kurtulacakmış gibi. Günün birinde karşıma çıkacakmış gibi.
İrem, titreten elimi sıkıca tuttuğun da bakışlarım onu buldu. Gözlerini açıp kapattı yanındayım der gibi. Hep yanımdaydılar zaten. Aramızda mesafeler olsa bile hiç yalnız hissetmezdim kendimi, taki Kenan hayatıma girene kadar. Kenan'ın elimden her şeyi almasıyla arkadaşlarımla olan bağlantım da kesilmişti.
Şuan hepsi de gözlerimin içine bakıyordu. Yeniden hayata tutunmam için tekrar gülümsemem için.
Bazı acılar geçmiyordu. Bazı yaralar iyileşmiyordu. Her ne kadar bana umutla bakan dostlarım olsa da ben eski Sare olur muydum bilmiyorum. Benim için ölenleri....
Annemi... Tuğçe'yi... Hangisinin içimdeki yarasını iyileştirirdim hiç bir fikrim yoktu ama dostlarım için bir adım atmalıydım. Annem ve babam için yeniden hayata tutunmalı yeniden yaşama bağlanmalıydım. Ölmek her ne kadar daha cazip gelse de, artık o hatayı yapmak istemiyordum. Annem, babam daha fazla kırılsın istemiyordum gönlüme.
" Eğer görmek istersen yarın gideriz hastaneye."
Barlas'ın sözleriyle masada olan bakışlarım onu buldu. İçimden geçenleri nasıl anlıyordu. Bazen gözlerime bakınca bile biliyordu ne istediğimi. Gözleri içimi okuyan bir ayna gibiydi.
" İsterim. Görürsem inanırım. Ben hemen öleceğini tahmin etmedim. "
Barlas, elindeki çatalı bırakıp arkasına yaslandı.
" Seni gördükten sonra doktorlara saldırmış. Verilen sakinleştiriden sonra herkes odadan çıkmış. Kenan, uyanır uyanmaz yataktan çıkıp kapıya kadar yürüyebilmiş. Durumu zaten kötüydü. İflas eden ciğerleri kan kusunca kendi kanında boğulmuş pislik. Doktorların müdahalesine rağmen ölmüş."
Bana yaptıklarından sonra ölümü, ne vicdanımı sızlatmıştı nede merhamet etmemi sağlamıştı.Biten yemeğin ardından Barlas ve arkadaşları odaya çıkmıştı. Hakan, Müge ve İrem benim yanımda sanki söylemem gereken bir şey varmış gibi beklentiyle gözlerimin içine bakıyorlardı.
" İyi misin pamuğum."
Başımı olumlu anlamda salladığım da İrem, başını göğsüme yaslayıp kollarını belime doladı.
" İyi ol artık. Hep iyi ol."
Kolumu ona sarıp yanağımı başına yasladım. Olacaktım. Artık üzülmemeleri için iyi olacaktım. En azından deneyecektim.
" Bundan sonra her şeye yeniden başlayacağız. Hep birlikte."
Hakan'ın sözleriyle Müge, parmaklarını omuzuna vurup Hakan'ın ona bakmasını sağladı.
" Beni de o yeni hayatınıza dahil ediyorsun değil mi.?"
Hakan, kaşlarını kaldırıp arkasına yaslanarak bana göz kırptı.
" Biz cadılarla yaşayamıyoruz ama, bunun için sen yoksun."
Müge, gözlerini kısarak Hakan'ın koluna sert olmayan bir yumruk attı.
" Sende gargamelsin ama, ben şirinlerin içinde neden yaşadığını sorguluyor muyum.?"
İrem'in attığı kahkaha odayı doldururken bende tebessüm ettim.
" Çarpılacaksın şimdi benim gibi bir adama gargamel dediğin için. Sonra da başıma kalacaksın."
Müge, hala gülmeye devam eden İrem'e arkasında ki küçük yastığı atıp kaşlarını çatarak Hakan'a baktı.
" Korkuyor musun başına kalmamdan avukat bey. Ne dersen de ben de şirinlerin içinde olacağım artık. Ya Sare, bir şey desene şu arkadaşına asabımı bozmasın takarım bak kelepçeyi."
Müge'nin sinirli halinin aksine Hakan, çok eğleniyordu.
" Hakan, latife ediyor canım. Hem çok yakışıklı benim arkadaşım neresi gargamele benziyor."
Hakan, bak gördün mü der gibi beni göstertiğin de Müge omuz silkip kollarını göğsünde bağladı.
" Aman demedik arkadaşına bir şey."
İrem, başını göğsümde kaldırıp koltukta bağdaş kurarak dedikodunu modunu girdi.
" Şimdi Müge'cim, sevgili Sare'miz ne olursa olsun yanında oturan serseriye asla toz kondurmaz."
Kaşlarımı çatıp İrem'e baktım.
" Hakan, serseri değil."
İrem, gülmeye başlayınca Hakan, yanıma gelip beni kollarının arasına aldı.
" Bak dedim sana, suçlu olsa bile onu haklı çıkaran bir yol bulur illa ki."
Hakan, İrem'in kafasına yastığı geçirdiği zaman İrem, küçük bir çığlık atıp Müge'nin yanına geçti.
" Kıskanma bizi. Sare, benim içimi biliyor, görüyor, tanıyor beni. Senin gibi satıcı mı hain."
İrem, gözlerini kısarak bana baktığında kıkırtımı bastırmak için dudağımı ısırdım.
" En çok beni seviyor ama. Değil mi pamuğum en çok beni sevdiğini söylesene."
Hakan, fısıltı halinde kıskanç dediğinde onu sadece ben duymuştum.
" En çok seni seviyorum canımın içi."
Saçını savurup arkasına yaslandığın da bana öpücük atmayı da ihmal etmedi.
" Sen biraz dinlen güzelim. Yarın yorucu bir gün olacak."
Hatırladığım gerçekle yutkunup başımı olumlu anlamda salladım.
Hakan, başımı öpüp kalktığında bende yerimden kalkıp ona sıkıca sarıldım.
" Yanımda olduğun için çok teşekkür ederim. İyi ki varsın Hakan."
Hakan, saçlarımı okşayıp yüzümü avuçlarının arasına aldı.
" Teşekkürlük bir durum yok. Ben kardeşime yardım ediyorum. Görevimi yerine getiriyorum. Geç kaldım ama çok şükür ki yanımızdasın."
Alnımı öpüp geri çekildiğinde dolan gözlerimle ona baktım. Kızlara iyi geceler deyip odadan çıktığında hala bakıyordum arkasında.
Hakan, benim her şeyimdi. Düşünce beni kaldıran, ağlayınca göz yaşlarımı silen, hasta olunca başımdan gitmeyen kurtarıcımdı. Nasıl toz kondururdum ona. O beni yüklerimle taşıyan abimdi. Dostumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
General FictionKenan," Burdan kaçamazsın..! Buna asla izin vermem sen benimsin anla bunu... Saklandığım yerden nefes dahi almadan bekledim çünkü o benim nefes alışlarımı bile biliyordu.... Kenan hasta bir adamdı, bağımlıyıdı.. Ve bu hastalık ne yazık ki bendim...