32.bölüm Göz Yaşı

21.7K 849 389
                                    

  

    

     Bazı acılar vardır kabus olmasını dilediğimiz. Bazı mutluluklar vardır rüya olmasın dediğimiz. İnsanı büyüten ve olgunlaştıran acılardır derler. Peki ya mutluluk... Oda büyütüp olgunlaştırmıyor muydu?
Camların arkasında uyuyan yaralı bedene baktı Barlas. Acıların büyüttüğü genç kadına yada küçük kız çocuğuna. Onun gerçek yaralarını görüyordu. Bedeninin değil ruhunun yaralarını görüyordu ve biliyordu kimse saramazdı o yaraları. Beden iyileşirdi, geçerdi acısı ama ruhun ne yarası kapanırdı nede acısını dinerdi. Kendinden biliyordu bunu.
Yanında hissettiği hareketlilikle sağ tarafına baktı. Hakan, kızarmış gözlerle ona bakıp yine arkadaşını izlemeye başladı. Aslında onlar için kardeş demek daha uygun olurdu. Yaşam savaşı veren Sare, için burada bulanan herkes onun için acı çekip ağlıyordu. Sanki onların kanından ve canındanmış gibi...
" Kolun nasıl oldu."
Hakan'ın sorusuyla sargılı olan koluna baktı Barlas. İlk güne göre daha iyiydi.
"Birkaç güne tamamen iyileşir." 
Gözleri Hakan'ın ellerine takılınca bir kez daha anladı bu genç adamın ne kadar güçlü olduğunu. Hakan da Barlas'ın baktığı ellerine bakıp acıyla gülümsedi. O günü hatırlayarak minnetle Barlas'a baktı.
" Eğer sen olmasaydın şuan burada olmayacaktı. Bana kardeşimi verdiğin için sana bir can borcum var Barlas."
Hakan'ın omzunu bir abi edasıyla sıktıktan sonra biraz hava almak için hastanenin bahçesine çıktı.
Yaktığı sigaradan derin bir nefes aldıktan sonra bir hafta öncesine gitti.

   Kardeşinin intikamını ve yıllar önceki hesabı kapatmak için Kenan'ın kaldığı eve gelmişti. Adamları evin etrafını sarmış harekete geçmek için ondan emir bekliyorlardı. Kenan'ı kendi elleriyle öldürüp biraz da olsa içindeki acıyı hafifletmek istiyordu Barlas. Önce etten bir duvar oluşturan Kenan'ın adamlarını indirmeye başladılar. Kan akıtmaktan hoşlanmasa da Kenan'a ulaşmanın tek yolun bu olduğunu biliyordu.
Evden çıkan dumanla kaşlarını çattı genç adam. Daha eve yetişememişlerdi ama evden giderek yükselen dumanı görünce hızla eve doğru koşmaya başladı. Evin içinde Sare, bebek ve Kenan'dan başka kimsenin olmadığını biliyordu Barlas.
" Emre, ben eve giriyorum."
Arkadaşların itirazlarını dinlemeden eve doğru koştu genç adam. Bu evi o yapmıştı her köşesini kendi avuş içi gibi bilirdi. Tıpkı bilinmeyen gizli çıkış gibi...
O duvarları aşmak kolay değildi bunun için duvarların dışında olan gizli tünele gitti. Eve girmek yada evden kaçmak için bu yeri yapmıştı. Kardeşinden başka kimsenin bilmediği bir kaçış yoluydu bu.
Telefonunu çıkarıp sisteme bağlandıktan sonra kapının şifresini girdi. Küçük bir sarsıntı ile yerde ki toprak açılan demir kapıyla tünele döküldü. Yerde oluşan çukura hiç düşünmeden girdi Barlas. Işıkların aydınlattığı tünelden hızla giderken gördüğü ve duyduğu son şey Hakan'ın Sare diyerek eve koşmasıydı. Kerem ve Emre'nin onu durduracağını bildiğini için durmadan ilerlemeye devam etti. İki çıkışı vardı. Ev iki katlı olduğu için her bir kata bir gizli kapı yapmıştı. Biri çocuk odasında biri de alt katta ki çalışma odasındaydı.



  Bütün adamlar etkisiz hale getirilmişti. Emre, Kerem ve Hakan zorda olsa dış kapıyı kırmışlardı ama eve girmek mümkün değildi. Alevler bütün evi sarmıştı. Hakan, durmadan Sare, diye bağırıyordu ama onu duyan yoktu. Sare, şoka girmiş bir şekilde ölümün onu almasını bekliyordu Kenan'ın kollarında. Ne acıyla adını haykıran Hakan'ı duyuyordu nede etrafını saran alevleri görüyordu. İnci, kimsenin onu tutmasına fırsat vermeden eve girmişti. Seviyordu Kenan'ı, karşılığı olmasa da seviyordu. Aşk başlı başına acı değilmiydi zaten. Oda Kenan'a aşık olarak bu acıyı seve seve kabul etmişti. Ne delilikti bu yaptığı. Kenan için her şeyi yapmıştı, onun için ölüme gitmek yaptığı son delilikti.
Şimdi ise yaşlı gözlerle sevdiği adamı izliyordu. Kenan'ın tek odak noktası Sare'ydi. Ne kadar sevdiği kadını buradan çıkarmak istese de artık çok geç olduğunu anlamıştı. Karısı her şeyi planlanmıştı. Sare, korkuyla evi saran dumana baktı. Yanarak ölecekti biliyordu canı çok acıyacaktı ama umurunda değildi. Yanan tenine baktı. Üst kata çıkana kadar oda Kenan da yara almıştı. İkisinin de bazı yerleri yanmıştı. Kenan, Sare'nin yanan elini avuçları arasına alıp öflemeye başladı.
" Çok acıyor Kenan, bak kolum ve bacağım da yandı. Acı çekmek istemiyorum hemen ölmek istiyorum."
Çocuk gibi yanan yerleri gösterdi kocasına. Kenan, ağlayarak öfledi sevdiği kadının tenini. Biliyordu artık aklı başında değildi sevdiği kadının. Onu kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı. Çok seviyordu onu. Hayatında kimseyi bu kadar çok sevmemişti. Anne ve babasını bile böyle sevmemişti. Sevdiği kadının çığlıklar atarak yanmasını istemiyordu. Buna katlanamazdı. Zaten Sare de bunu istemişti. Kenan'ın gözleri önünde ölerek ona acı çektirmekti niyeti. Belindeki silahı çıkararak yere bıraktı. Karısının yanarak ölmesine izin veremezdi. Tek kurşunla ölmek acıtmazdı belki canını. Önce ona sonra kendi kafasına sıkardı.



TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin