44.bölüm Küçük Kahraman

8.1K 465 100
                                    


  Keyifli okumalar güzellikler❤

  Kabusla geçen bir gecenin ardından güneş yine doğmuştu. Her gece görmüyordum kabusum olan adamı ama tam olarak da kurtulamamıştım. Bazı gecelerimi zehir ediyordu. Öyle ki hangi zamanda olduğumu unutuyordum. Güneşin doğuşuyla rüya olduğunun bilincine varıyordum. Ne kadar çabalasam da birden kurtulamıyordum geçmişimden. Unutamıyordum acılarımı ve bütün yaşanmışlıkları.
Acılar insanı büyütür derler.
Benim acılarım sadece büyütmedi, kamburu oluşmuş yaşlı bir insana çevirdi beni.
Daha gençtim, önümde uzun bir yol vardı. Görüp yaşayacağım çok şey vardı hayat yolumda ama Kenan'ın hayatıma dahil olduğu zaman dilimi hep farklı olacaktı. Dönüm noktam olduğu için, bende izler bıraktığı için en önemlisi ise bana bir can verip onu yeniden aldığı için...

  Aynı saatte uyandığım için üstümü giyinmeye başladım. Kışın son ayındaydık. Baharın gelmesini havaların ısınmasını istiyordum artık.
Sessiz bir şekilde odamdan çıkıp vestiyerde ki kabanımı aldım. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda hemen kabanımı giyip beremi taktım. Apartmandan çıkıp hergün gittiğim yolu yine yürümeye başladım. Yarım saatlik yoldu. Gidip gelmek bir saatimi alıyordu. Onu görmek için her gün erkenden kalkıyordum. Önce onu ziyaret edip sonra işe geçebiliyordum. Herkes işimden dolayı buraya taşındığımı biliyordu. Oysa ben kızıma ve aileme yakın olmak için gelmiştim. Onu hergün ziyaret etmek için...
Kokusu ve sıcaklığı yoktu. Bedeni ve sesi de yoktu ama istediğim zaman gelip görüyordum çünkü engel olan bir Kenan yoktu. Hayatta olsaydı ve hala onun tutsağı olsaydım biliyordum ki mezarına gelmeme de izin vermezdi. Kanlı canlı kızımı benden sakınan adam yüzünden şimdi küçücük bir mezar taşını ve toprağı seviyordum. Benim kaderimde sevdiklerime hasret kalmak varmış. Doya doya sevemeden toprak alıyor benden. Bana da o toprağı sevmek düşüyordu.
" Günaydın bebeğim, annen geldi."

 
  Hergün oturduğum yerde biraz bekleyip kızaran gözlerimin eski haline dönmesini bekledim. Yarım saatin ardından eve gitmek için yavaş adımlarla yürümeye başladı.
  Duyduğum seslerle kapıyı açıp hemen içeri girdim.
" Ya anne ne yapıyorsun sabahın bu saatinde burada."
İrem'in serzenişi bütün evde yankılandıktan sonra acı içinde ki inlemesi kulaklarımı doldu. Kesin Meral teyzeden terlik yemişti.
" Öğlen olmuş ne sabahı, ay kime çekmiş bu tembel kız bilmiyorum ki. Öğlene sabah der, geceye gün yeni başlıyor der. Her şeyi ters bunun. Sare'm nerede odasında yoktu."
" Uzaylılar kaçırdı anne. Koş efbiaya haber ver. Ahhh, terliğin izi çıktı kalçamda, valla mor götle dolaşıyorum senin yüzünden anne."
Gülerek kabanımı çıkarttım. Anne kız yine tatlı çekişmelerine başlamıştı.
" Senin olduğun eve uzaylı mı girer kızım. Canına mı susamış o uzaylılar."
Müge ve Merve gülme krizine girdiğinde, ayakkabılarımı da çıkarıp odaya girdim.
" Buradayım Meral sultan, ekmek almaya gittim."
Cansu ve Merve, gülerek İrem'in ölü taklidini izlerken elimdeki poşeti bırakıp annem gibi olan kadına sarıldım.
" Hoşgeldin tontunum çok özledim seni."
Sevgiyle bana sarılan güzel kadının kollarına sığındım. Annem gibi hep sıcacıktı ve güzel kokardı.
" Hoşbuldum güzel kızım, üşümüşsün sen annem."
Ellerimi öpüp başımı göğsüne yasladı. Sadece benim duyacağım şekilde fısıldamaya başladı.
" Yine unutturdu mu sana kendini kara toprak."
Biliyordu mezarlığa gittiğimi. Beni kendine hasret bırakan toprakta kendimi unuttuğumu biliyordu.
" İrem, terlik yesin şiddet görsün, Sare de sevgi selinde boğulsun. Adalet mi bu? Evlatlık mıyım ben!"
Meral teyze, İrem'e aldırmayıp ekmek poşetini alarak mutfağa doğru ilerledi.
" İyi ki benim kızımsın İrem, yoksa evlatlık olsan bile sevilmezdin."
" Ya anne!!! "
Hepimiz gülmeye başladığımızda Meral teyze arkasını dönüp kızına öpücük attı. Öyle bir bakışı vardı ki İrem'e, sevgisini sözcüklere dökmeye gerek yoktu.
Anne kız birbiriyle uğraşmayı çok severdi. İki arkadaş gibi...
Ben ve annem gibi...
Ben ve babam gibi...


TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin