41.bölüm Sihirli Parmaklar

10.4K 594 145
                                    

    



   Annem bazı insanların doğuştan yetenekli olduğunu söylerdi. Benim de o şanslı insanlar arasında olduğumu dile getirirdi hep. Çocukken yaptığım resimler hep ilgi odağı olurdu. En çok da babam beğenirdi. Sıkılmadan yanımda oturur yaptığım resmi izlerdi. Her yerim boya içinde kalınca beni kucağına alıp annem görmeden banyoya girip yüzümü ve ellerimi temizlerdi. Aslında annem kızmazdı ama yine de boya içinde kaldığımı söylenip dururdu. Babam, annemin de yüzüne boya sürdüğünde boya savaşımız başlardı. Kahkahalarla bir gün daha biterdi böylece. Onlarla geçirdiğim zaman dilimi hayatımın en mutlu ve huzurlu zamanıydı. Daldığım düşüncelerden çıkıp dolan gözlerimle yaptığım resme baktım. Bir kadın çiçeklerle kaplı bir salıncaktaydı. Uçuruma doğru sallanayordu. Uçurumun dibi ve etrafı renkli çiçeklerle kaplıydı. Ve tam dipte temiz bir su gölü vardı. Adam, kadını uçuruma doğru sallıyordu. Kadının uzun saçları rüzgarda uçuşuyordu tıpkı beyaz elbisesi gibi. Adam ona aşkla bakarken oda kahkaha atarak başını arkaya doğru atmıştı. Ben iki aşığın hayat dolu anlarına fırçamla hayat vermiştim. Annem ve babamın cennetteki hallerini yapmıştım aslında. Onları hayal ettiğim gibi...
Acıyla gülümseyip resmi tamamlamak için son dokunuşları yapmaya devam ettim. Herkesin bakış açısı farklı olur aslında. Ben resimde anne ve babamı görüyordum zaten onları hayal ederek yapmıştım. Kim bilir belki başkaları da kendilerini görürdü.



  Havlama sesini duyunca başımı çevirip koşarak bana gelen lordu gördüm. Elimdeki fırçayı bırakıp kucağıma atlayan köpeği öpüp sevmeye başladım. Başımı kaldırdığım da Barlas, ellerinde ki  paketlerle bize doğru yürüyordu. Yüzünde şefkatli bir gülümseme vardı. Gözleri, gözlerimi bulunca kaşlarıyla lordu gösterip elinde ki paketleri yanıma bıraktı.
" Evde durmuyor. Seni özlediğini düşünüp buraya getirdim. Her hafta sonu seni bekliyor sanki."
Çocuğunu şikayet eden babalar gibi lordu şikayet ediyordu. Kıkırdayıp lordu okşamaya devam ettim.
" Oğlum sen evde isyan mı çıkardın. Tabi seni ihmal edince bu yola başvurdun."
Sözlerimi onaylar gibi havladığında gülerek ona sarıldım.
" Yine yemek yememişsin. Ne konuştuk Sare."
Dudağımı ısırarak gözlerimi kaçırdım.
" Resim az kalmıştı. Bitince yerim diye düşündüm, hem acıkmamıştım."
Lord, yerde olan fırçamı alıp bana getirdiğinde gülerek ağzındaki fırçamı alıp başını öptüm.
" Senin aksine birileri çalışmanı istiyor baksana."
Barlas, gülerek başını olumsuz anlamda salladı.
" Çok vicdansız bir patron olur bundan. Bakma böyle sevgi gösterisi yaptığına."
Kıkırdayıp resmin son dokunuşlarını yaparken, Barlas paketleri açıyordu. Etrafı yemek kokusu sardığında yine benim için yemek getirdiğini anladım.
Ne kadar itiraz etsem de kendi bildiğini yapıyordu. Yemekleri ya kendisi getiriyordu yada sipariş ediyordu.
" Çok güzel olmuş. Gerçek gibi... İnsanın içini ısıtan bir resim fazlasıyla göz alıcı."
Barlas'ın övgü dolu sözleriyle gözlerine bakıp mutlulukla gülümsedim.
" Teşekkür ederim, beğenmene sevindim."
Barlas, elindeki hamburgeri uzattığında kocaman bir ısırık alıp nadir gürülen gülümsemesine baktım.
Kendisi de bir ısırık aldıktan sonra bir parçayı da koparıp lorda verdi. Ben resim yaparken bir yandan resmi anlatıyor bir yandan Barlas'ın uzattığı yiyecekleri yiyordum. Çok tuhaftı bu görüntümüz belki ama kısa zaman içinde çok iyi arkadaş olmuştuk. Onun bana karşı olan duygularını biliyordum kim bilir belki kaçmak için ona arkadaş diyordum. Her ne kadar itiraf etmek istemesem de birbirini tamamlayan yapboz parçaları gibiydik. Çoğu şeyi dile getirmeden de yapabiliyorduk ve uyumumuz sanki yıllardır birlikte yaşamışız gibi fazlasıyla iyiydi.



  Küçük bir kahve molasından sonra yeni duvar resmimi yapmak için malzemelerimi ayarladım.
" Çok yoruldun eve gidip biraz dinlen Sare. Sana bu işi teklif ettiğim için pişman olacağım galiba."
Barlas'ın sözleriyle ona kısa bir bakış atıp boyalarımı karıştırdım.
" Ben resim yaparken dinleniyorum zaten Barlas. Patronlar çok çalışan elamanlarını severler hem. Senin şu yaptığı bak, asık suratlı despot patronlar gibisin."
Barlas, parmağını boyaya sürüp burnumun ucuna sürdüğünde hızla geri çekildim. Burnumun ucuna bakmaya çalıştığım da gülerek burnumu iki parmağının arasına alıp sıkıştırdı.
" Şaşı kalacaksın şimdi. Ayrıca ben çok iyi bir patronum yat kalk şükret."
Burnumu kurtarıp kaşlarımı çatarak ona baktım.
" İşin falan yok mu senin, gitsene sabahtan beri başımda bekliyorsun. Merak etme kaytarmak yok. Güzel güzel çalışırım."
Barlas, başıyla yukarıya gösterdiğin de ilerde köşede olan kamerayı gördüm.
" Tembellik yaptığın an görürüm seni. Her anını biliyorum yani."
Yanımıza gelen otelin müdürüyle sözlerimi yutup hırsla boyalarımı karıştırdım.
" Barlas bey, Selçuk bey geldi. Şuan odanızda sizi bekliyor."
Barlas'ın gözlerinde geçen şaşkınlığı fark etmemek mümkün değildi. Selçuk bey, dedikleri adam kimdi ki Barlas'ın hem şaşırmasını hemde heyecanlanmasını sağlamıştı.
" İşim bitince seni eve bırakırım Sare. Çok yorma kendini."
Barlas, müdürle konuşup gittiğinde derin bir nefes alıp yeni resmimi yapmaya başladım. Lord fırçamı ağzına alıp yanıma oturduğunda gülümseyip başını okşadım.
Bu hafta sonu bizimkileri görmemiştim. İrem bu hafta sonu acilde çalışıyordu. Kerem, Merve'ye çıkma teklifi ettiği için iki sevgili olarak bu hafta sonunu birlikte değerlendirmek istemişlerdi. Hakan'ın önemli bir davası Müge'nin ise işi vardı. İrem, Sümbül ve Fatih akşam uğrayacaklarını belirten mesajlar atmışlardı. Enes ve Suat'ı o günden sonra görmemiştim. Gerçi İrem, Enes'in hastanede onu ziyaret ettiğini söylemişti. Tabi sevgili arkadaşım bu duruma durmadan söyleniyordu. Hasta olarak giriş yaptığı için bir şey de yapamıyormuş. Böyle yapmaya devam ederse onu neşterle kovalayacağını söyleyip küfürlerini sıralamıştı yine.



TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin