4. Bölüm: İyilik
İyi okumalar 💚💜
Yeni bir okul yılı yeni bir umut demekti. Her yıl dediğim gibi bu yılda çok değişecektim ama sözde kalmıştı sadece. Hatta kötü yönde değiştiğimi bile söyleyebilirdim çünkü okulun ikinci gününden geç kalmak da biraz şovdu yani. Nasıl olduysa bütün gece kötü kötü rüyalar görmüş, sabaha karşı doğru dürüst uykuya dalmıştım. Sonuç olarak, üçüncü kattaki sınıfıma edebiyat hocamızdan önce gidebilmek için adeta depar atıyordum.
Soluk soluğa sınıfın içine girdiğimde çoğu kişi beni öğretmen sanmış ve gözlerini bana çevirmişti ama edebiyatçımız olmadığımı fark edip daha da gürültü çıkartmaya başlamışlardı.
Gözlerim sınıfın içini taradı ve dün boş olan sıraya baktım ama bu şaka olmalıydı. Sınıf otuz üç kişilikti ve bir tane fazladan sıra vardı ama şu an o fazla sıranın yerini yeller almıştı.
Dila, demeyeyim demeyeyim diyorum ama sanırım belaya kafa göz girdin. Allah kolaylık versin kanka.
Sanırım Allah kolaylık falan vermeyecekti bana. Alt dudağımı hırsla dişleyip gözlerimi belki gelir diye boş yere çevirdim ama beyin gücüyle sırayı oraya getiremediğim için gelmemişti. Bilerek yaptığına emindim. Son noktayı benim koymama sinir olup o sırayı sınıftan kendi elleriyle çıkardığına emindim.
"Tüh, sırayı çalmışlar." Kulağımın hemen dibinde nefesini ve sesini hissettiğimde bir adım öne giderek ona doğru döndüm. Kaşlarım çatılmıştı ve dudağımı ısırmayı bırakıp yüzüne sinirli olduğunu umduğum bir ifadeyle bakmaya başlamıştım. Kötü bir başlangıç yapmış olabilirdik ama birimiz alttan alırsak bu olay kapanır ve konuşmazdık.
Peki alttan alacak mıydım? Yo, o beni alttan alsın. Bana ne.
"Sırayı yerine getireceksin." Emir kipi kullanmam mı onu güldürmüştü yoksa yüz ifadem mi bilmiyordum ama eğleniyormuş gibi gülüyordu. Keşke ben de dün gibi eğlenebilseydim.
"Başka emrin de var mı? Babanın uşağı mıyım ben? Git kendin al."
"Sırayı sen götürdün, sen alacaksın. Hem benimle didişen sensin, böyle yaparsan nasıl iletişime geçmeden duracağız acaba?"
Başını pencereye doğru çevirdiğinde çenesiyle muhatap olmak zorunda kalmıştım. Tek istediğim huzurlu bir şekilde derslere girmekti ama kendimi belanın içinde bulmuş gibiydim. Alt tarafı ergendi. Ah, bir de müdürün yeğeniydi. Bu yüzden bu kadar afra tafralardaydı.
"Benim altta kalacağımı düşünen sensin." Dudaklarını ıslatırken gözlerimi şans eseri dudaklarına çevirmem gerçekten de hiç iyi olmamıştı çünkü sırıtmaya başlamıştı. Sinirlendiğimi hissedip ellerimi yumruk yaptım. "Ben hiçbir zaman altta kalmam, bücür. Ya şimdi kazandığımı kabul edersin ya da ben kazanana kadar devam ederiz."
Gözlerimi yeşil gözlerine dikip başımı iki yana salladım. Durmayacağına emindim. Belki de hayatı boyunca her istediği olmuştu, o yüzden böyle davranıyordu ama bu kadarı benim için fazlaydı. "Benimle muhatap olmazsan sevinirim."
Gözlerimi devirip lanetler okuyarak onun sırasına doğru ilerledim. Sonuç olarak tilkinin dönüp dolaşacağı yer yine kürkçü dükkanıydı ama ben Dila'sam onunla muhatap olmayı kesebilirdim. Sinirlerim bozulmuştu ve morallerim düşmüştü ama yapabilirdim. Bu yıl sorun istemiyordum. Bu yıl başıma bela olacak hiçbir şey istemiyordum. Dün fevri davranıp ona laf sokmuştum ve bugün oturacağım sıra yoktu. Böyle davranırsak gerçekten zor bir yıl olurdu. En iyisi zaferi ona bırakıp sessizliğime gömülmekti. En iyi anladığım şeydi ne de olsa sessizlik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
Teen FictionRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...