49. Bölüm: Mezuniyet
Medya: Aşkından kitabı bitiremediğim canım çiftim Dila ve Berke 🥵🤤
İyi okumalar Bücürlerr 💚💜
***
Her güzel şeyin bir sonu olduğunu küçük yaşımda öğrenmiştim. En sevdiğim çizgi dizi bittiğinde ağlayarak annemin eteklerine yapıştığım anları hatırlamasam da annemin anlatmasıyla hatırlıyor kadar iyi biliyordum. O zamanlar küçük olduğum için güzel şeylerin bitişini görmek beni ağlatırdı. Yıllar geçmişti, kocaman olmuştum ama hâlâ öyleydi. Hâlâ güzel bir şey bittiğinde ağlamadan duramıyordum.
Okulun son günleri içinde olduğumuzu belli edercesine her yer sessizdi. Koridorlarda şakalaşan öğrenciler yoktu ya da dersi bize daha çok duyurmak için bağırırken sesleri kısılan öğretmenler... Kantin sırası yoktu, zar zor yer bulduğumuz masalar boştu. Yaz kış dışarıda top oynayan futbol, basketbol ve voleybol takımları da yoktu. Hatta tuvalette gizli gizli sigara içen kızlar bile yoktu. Son hafta okul bildiğin kapanmıştı.
Buraya geldiğimde kendimi koca bir hiç hissetmiştim. On ikinci sınıflar kocamanlardı ve sanki beni yargılayarak izliyorlardı. Aynadaki yansımama bakmaktan çekinmiştim çünkü arkamda beni dikkatle inceleyen bir gölge görmekten ve yetersiz olduğumu fark etmekten korkmuştum.
Arkadaş sandığım insanlar beni yalnız bırakmasın diye onlar gibi olmaya çalışmıştım ama şimdi, bundan tam dört yıl sonra kendimdim. Dila Berin'dim. Birileri sevse de sevmese de.
Lise bir basamaktı ve ben bu basamağın bittiğini net bir şekilde öğrenmiştim. Çok kişi kaybetmiş ve onlardan daha çok kişi kazanmıştım. Karakterim oturmuş muydu emin değildim ama değişmiştim, kendimi geliştirmiştim. Beni ben yapan şeylerle tanışmış, hayallerimin peşinden giderken beklenmedik bir şekilde aşkı da arkadaşlığı da kazanmıştım.
Şimdiyse kötü başlayan lise, benim için en iyi şekilde bitiyordu. Kötü anılardan çok iyi anılarla hatırlayacağım bir yer olacaktı.
Deniz'le dedikodu yaptığım kantindeki masayı hatırlayacaktım ya da Bartu'nun bir anda arkama geçtiği sınıfın önünü... Basketbol oynadığımız sahayı, Aden'le konuştuğum öğretmenler masasını, Berke'nin beni zorla şınav çektirdiği spor salonunu, köşede kıstırıp öptüğü karanlık yeri, yanına oturduğum o masayı...
Dila Berin ve Berke Akar buradan geçti yazdığım sırayı... Kısacası her anı her detayıyla hatırlayacaktım.
Şimdi de belki de okuldaki son anımızın içindeydik. Üzerimde eski bir döneme ait olan bir elbise vardı. Artık uzun sayılabilecek saçlarımı da ensemde toplamışlardı. Kaya'nın üzerinde durduğu ve bize de son dakika rol verdiği gösterisini perdenin arkasından izliyorduk. Kaya'yı izlerken ister istemez gözlerim doluyordu çünkü birinin hayallerini gerçekleştirmesi beni her daim mutlu ediyordu. Hayalleri gerçekleştirmek çok zordu, hele ki daha onlu yaşlardayken... Herkes sizin saçmaladığınızı, çocukça hayallere kapıldığınızı söylüyordu çünkü onların gözünde ergendiniz. Ama onlara inat, herkese inat hayalleri başardığınızda ister istemez gülümsüyordunuz.
Kaya sahnedeydi hem de bir salon dolusu insanın önünde... Yaşadıkları zordu, sevdiği kızı kaybetmişti hem de korkunç bir şekilde kaybetmişti. Bir daha tiyatro yapmayabilir, vazgeçebilirdi ama o elinde tek kalan şey tiyatroymuşçasına buna sarılmıştı.
"Gergin görünüyorsun." Berke'nin sesini duyduğumda bütün gerginliğim uçmuş gitmiş gibi gözlerimi kırpıştırdım ve tebessümümü genişletip ona baktım. Üzerinde tam bedenine uygun bir takım vardı ve o kadar yakışıklıydı ki gözlerimi ondan alamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
Novela JuvenilRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...