13. Bölüm: Doğum Günü (Part: 1)
Medya: Dila'nın giydiği elbise 🤩🥵
Çok uzun bir bölüm, dinlenerek okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar 💜💚
***
Kendimi, hiç olmamam gereken bir yerde gibi hissediyordum zira öyleydi çünkü gerçekten bu anda olmamam gerekiyordu. Berke kapının önünde put gibi dikilse de annesi onun varlığını önemsemeden kapıyı ittirerek, ayakkabılarını bile çıkartmadan evin içine girmiş, yeşil ama ölümcül sarmaşıklara benzeyen gözlerini üzerimde gezdirip beni küçümseyen bakışlarla salona girmişti.
Berke, hırsla kapıyı kapattığında öyle bir ses çıkmıştı ki komşularının kapımıza gelmesine birkaç dakika varmış gibi hissetmiştim. Berke'yi sinirli görmüştüm ama böylesini ilk defa görüyordum. Yüzünde nefretten doğma bir gülümseme vardı ve kavgaya gebe kalmıştı. Kavga her an çıkabilirdi ve ben korkudan mutfaktan bile çıkamıyordum.
Sanırım bununla yüzleşmeye hazır değildim. Berke'yi tanımak istiyordum ama ailesiyle yüzleşmesini görmek istemiyordum.
"Kendi evin gibi giremezsin evime. Siktirip git yoksa kötü olur." Berke, hırsla salona girerken, anne ve babası kavga ederken kapı aralığından kavgayı izleyen minik bir çocuk gibi hissediyordum. Yanına mı gitseydim yoksa aile kavgasına karışmasa mıydım kararsız kalmıştım.
"Ne yaparsın? Beni de döver misin? Berkant'tan özür dileyeceksin. Sen de o kızda dileyecek." Kadın, sakin konuşsa da sesini duyabiliyordum. Sanırım o küçük burnumu kapıdan çıkartıp yanlarına gidecektim.
"Sikerim Berkant'ı da özrünü de. Git buradan, sabrımı zorlama. Hangi yüzle benim evime gelebiliyorsunuz amına koyayım? Çık git."
Berke'nin tok sesi kulağıma dolarken yutkundum ve gözlerimi kapatıp derin nefes alarak önce ona sonra da bana güç diledim. Biraz da sabır diledim çünkü sesi hiç sabırlı gelmiyordu.
"İstediğim yerde durabilirim. Burası da benim evim sayılır, Berke. Kavga çıkartmaya değil, adam akıllı konuşmaya geldim ama seni hesaba katmamışım. Benim sorunum."
Kadının sesi tekdüze geliyordu. Sakindi, huzur bozmuyormuş gibi doğal davranıyordu ve bunun Berke'yi daha da sinirlendirdiğini hissediyordum. Neden gelmişti ki şimdi? Daha fazla burada duramayacağımı hissedip hızla mutfaktan çıktım ve birkaç adımla salona ilerledim. Kapı eşiğinden onlara bakarken, kadının tekli koltuğa kurulup bir bacağını diğer bacağının üzerine attığını görmüştüm. Berke ise ayakta, sıkmaktan bembeyaz olduğu yumruklarıyla dikiliyordu. Sırtı bana dönüktü ama boynunda kabaran damarı görebiliyordum.
Kadın, zehirli sarmaşıklarını bana çevirdi ve samimiyetine inanmadığım bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirip konuştu. "Sağır olduğunu sanmıştım. Kapıda dikilmek mi huyun? Geçsene. Ah dur, bana bir çay getir önce. Şekersiz olsun, lütfen."
Sanırım alnımda köle falan yazıyordu, bunun başka bir açıklaması yoktu.
"Kölen yok karşında. Bu evde sana bir sik bile yok, bilesin. Kan mı lazım? Kan da yok. Çocuğun ölüyor mu? Gebersin. Şimdi çık git." Berke, dişlerinin arasından konuşurken birkaç adım atıp onun yanına yaklaştım ve desteklemek istercesine koluna elimi koydum ama beklemediğim bir hareket yapıp kolunu benden çekti. Birkaç adım atıp kendini koltuğa attığında şaşkındım. Açıkçası onu anlamaya çalışıyordum. Ailesiyle ne yaşadığını tam olarak bilemesem de sinirinden hiç iyi şeyler olmadığını biliyordum ne yazık ki bu yüzden bu davranışını göz ardı edip ben de koltuğun ucuna oturdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/247616786-288-k188405.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
Genç KurguRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...