3. Bölüm: Yeşilli
İyi okumalar bebekler 💚💜
***
Tik, tak. Tik, tak.
Gözlerim, müdür odasının masasında sallanan Newton denge topu adındaki boncuklu masa süsündeydi. Odadaki tek ses kaynağı oydu. Müdür, bana soru sormayı kesmiş, bakışlarını bilgisayarın ekranına dikmişti. Kıpırdamadan durmak için epey çaba sarf ediyordum çünkü heyecanlaydım. Sınıf değiştiriyordum sonunda. Değiştirmemin iki büyük nedeni vardı; birincisi Dil bölümü kesinlikle benlik bir bölüm değildi. İkincisi de Cem'le aynı sınıfta olmaktan bıkmıştım. Sadece bir yıl aynı sınıfta olmuş olsak da hemen önümde oturması artık sinilerimi zıplatmıştı.
Tam aşktan tümüyle vazgeçtiğim bir zamanda burnumun dibinde bitmişti. İşte buna sinir oluyordum. Muhabbet etmek zorunda da kalmıştık, sinir krizi geçirip sınıfın ortasında onun adını vere vere bağırdığımda olmuştu ama şu an uslu bir kızdım. Yeni sınıf, yeni arkadaşlar olacaktı ve ben gülecektim. İnşallah.
"Dila, eşit ağırlık sınıflarımızda tek C sınıfında boş yer var. Senin kaydını alıyorum oraya?" Müdür bey gözlerini bana çevirdiğinde gülümseyerek onu onayladım. Epey genç ve yakışıklıydı maşallah. Benim bildiğim müdürler kel ve göbekli olurdu ama müdürümüzün siyah saçları gürdü.
Aman Dila, belki de boyadır canım. Ne sorguluyorsun müdürün saçlarını?
Müdür, tekrar bilgisayarına dönüp asla anlamayacağım birkaç bilgiyi girerken kapı tıklandı ve içeri nöbetçi olan bir çocuk girdi.
"Hocam bölüyorum ama önemli."
"Gel oğlum, gel. Ne oldu okulun ilk gününden?"
Çocuk derin nefes alıp kapıdan birkaç adım uzaklaşıp bize yaklaştı. Umarım büyük bir şey değildir de hemen işimi halleder diye düşündüm. Yoksa bir de onu bekleyecektim valla. Allah'ım, lütfen işimi halletsin sonra ne olursa olsun valla. Ben kendimi düşünürüm.
"Hocam Berke Akar kavga çıkarmış. Ahmet Hoca ayırmış ama Berke rehberliğe gitmek istemiyormuş. Sizin gelmenizi istedi Ahmet Hoca da."
Oflamamak için yumuklarımı sıktım ve arkama yaslanıp içimden dua ettim. Allah'ım beş dakika dursun da şu işimi halledip gitsin. Valla başka bir şey istemiyorum şu an. Acilen yeni sınıfıma gidip oturmam lazım. Daha fazla burada durursam o Newton denge topu ben olup sallanacağım valla.
"Şu an işim var. Söyle sen Ahmet Hoca'ya, Berke buraya gelsin. Konuşacağım ben onunla."
Çocuk onaylayıp çıktığında müdürün sinirleri bozulmuş olacak ki bilgisayarın tuşlarına sert basmaya başladı. Aha, kesin bana patlayacak deyip oturduğum yerde ip gibi olup gözlerimi müdürden çektim. El alemin çocuğu yüzünden bana kızarsa cidden günah keçisi olduğumu falan düşünecektim valla. Tek istediğim sınıfımı değiştirip topluma yararlı bir insan olmaktı.
Kendim bile bu isteğime inanmazken kapı tıklanmadan pat diye açıp giren çocuğa çevirdim gözlerimi ve ister istemez dudaklarım aralandı. Bu çocuğa saçlarımı kestirmemiş miydim ben? Allah'ım, rezilliklerimi unutmuştur umarım çünkü ben unutamadım. Full hd izliyorum hep.
Çocuk bana bakmadan karşımdaki koltuğa kendisini attı ve canım müdürümün sinirlerini daha da yükseltmek istermiş gibi sırıtarak ona baktım. Aha asıl şimdi sıçtık valla. Adam sinirlenip sinirlenip bana patlarsa oturup bu çocuğa düşman kesilirdim.
O çocukla yaptığım anlaşma aklıma gelince, düşman bile kesilemeyeceğim aklıma geldi ve gözlerimi onun sinir bozucu sırıtmasından çekip ellerime çevirdim. Burada bir fazlalık vardı. İnşallah o fazlalık ben değilimdir, âmin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
Genç KurguRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...