1. Bölüm: "Sarışın, mavi gözlü"
KASIM 2015
Gülümseyen yüzümün altında ağlamamaya çalışan minik bir kız yatıyordu. Nedeni tam karşımda gülümseyen çocuktu. Öyle güzel gülüyordu ki ağlayasım geliyordu. Keşke kelimeleri de gülüşü kadar güzel olsaydı. O zaman kalbim çoktan ikiye ayrılmış ve acıyla çırpınıyor olmazdı.
Ben Dila, Dila Berin. Hayatımın en büyük hatası birine âşık olmaktı ve şu an o hatamın bedelini ödüyordum. Tam karşımda gülerken yanındaki kız olamamaktı bedeli. Aynı masadaki yabancı olmaktı. Saçlarıma yanlışlıkla dokundu diye kestirememekti. Bana âşık olmak gerçekten yasaklanmalıydı. Âşık olduğumda kalbim de beynim de çalışmıyordu benim.
"Ee Cem, Dila'yla olmadı ya başka birini ister misin? Nasıl birini bulalım sana." Selin, şakayla karışık Cem'e soru sorduğunda zorlukla dudaklarıma yerleştirdiğim gülümsemem yok oldu ve düz bir çizgi halini aldı. Onlara hislerimi söylemesem de hislerimi bir yabancı bile anlayabilirdi. Nasıl Cem'e âşık olduğumu anlamıyorlardı? Hem de en yakın arkadaşlarımdı. Birkaç gün önce yabancı bir çocuk bile anlamıştı her şeyi.
Cem, yapılı saçını düzeltti ve bana bakmadan hemen yanındaki Selin'e gülümsedi. Görünmez gibi hissediyordum ama Çağla'nın keskin bakışlarını yanımda hissedebiliyordum. Keşke bu an yok olabilseydim ya da ne bileyim, bir şey olsaydı da kalksaydım.
"Sarışın, mavi gözlü birini tanıyor musunuz? Ben sarışın seviyorum da."
Gözlerimi kantinin içinde oturanlara çevirdim. Herkes arkadaşlarıyla neşeli konuşmalar içindeydi. Uzakta yalnız oturan, o yeşil gözlü çocuk dışında herkes eğleniyordu. Ah, bir de benim dışımda. Çünkü sevdiğim çocuk sarışınları seviyordu ve ben sarışın bile değildim. Lanet olası kahverengi saçlarım ve iğrenç yeşil gözlerim vardı. Neden sarışın değildim ki? Sarışın olsaydım beni severdi.
"Oo kanka o iş bende. Ortaokul arkadaşımız Gamze var. Onunla konuşurum çok güzel kızdır valla." Selin telefonunu çıkardı ve ortak ortaokul arkadaşımızın fotoğraflarını Cem'e gösterdi. Sadece bir saniyelik kısa bir anda göz göze geldik Cem'le ama hislerim yüzümden okunsa da anlamadı. O beni hiç anlamadı. Ben onun için hiçbir şeydim ama o benim için her şeydi. İşte aramızdaki fark buydu.
"Ben lavaboya gideyim." Dedim sanki çok umurlarındaymış gibi açıklama yaparken. Cem, gözlerini telefondan çevirdi ve kahve gözleri bana döndü ama sadece baktı. Bir şey demesini sadece bir saniyeliğine bekledim ama olmadı, demedi. Kalbim, onun her susmasında bir parça daha kırıldı sanki. Ağlamamak için kendimi tutarken konuşmalarına izin vermeden kantinde ilerlemeye başladım.
Gözlerimin, onlardan birkaç adım uzaklaştığım an doldu. Kendimden, duygusallığımdan o kadar nefret ediyordum ki bazen yok olup gitmeyi istiyordum. Neden böyleydim? Sarışın olsaydım bari ya da mavi gözlü... Biraz olsun daha güçlü durabilirdim o zaman.
Tuvaletlere doğru ilerlerken o yeşil gözlü çocukla tekrar göz göze geldik. Yüzüne yapışmış alaycı gülümseme beni gördüğünde bir donarmış gibi olsa da hayır, donmadı ve oradan hızla geçmemi sağlayacak kadar genişledi. Keşke benim de kaplumbağalar gibi kabuğum olsaydı da orada yaşasaydım.
Kızlar tuvaletine kendimi atıp hızla bir kabine girdim ve kapıyı kapatıp gözlerimi sıkı sıkıya yumdum. Neden birine karşı bir şey hissetmek gibi bir hata yapmıştım ki? Ne güzel yalnız takılıp eğleniyordum. Şimdi bu acının sırası mıydı? Kalbim yerinde olsa da sanki biri onu sökmüş ve kezzap döküp yerine takmış gibi hissediyordum.
"Bu his ne zaman geçecek Allah'ım?" Dedim ellerimi yumruk yapıp kalbimin üzerine bastırdığımda. Hem yanıyor hem de buz tutuyordum sanki.
İçimdeki biri hiç geçmeyecek dese de onu dinlemedim ve geçmesini, ne bileyip bir anda yok olmasını diledim. Eski neşeli anlarıma dönmek ve Cem'le tanışmamak için her şeyi yapabilirdim şu an ya da sarışın olmak için...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
Teen FictionRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...