2. Bölüm: "Kısa saç"
Medya: Dila ve Berke 💜💚 İkisinin de eski fotoğraflarını buldum ühü. Ship mi?
İyi okumalar 💚
OCAK 2016
Yazdığım yazıyı defalarca okurken okuldan arkadaşım Deniz de yanımdaydı ve benimle yazıyı gözden geçiriyor, bazı noktalarını değiştirmem konusunda fikrini belirtiyordu. Ondan başka kimseye Cem'e olan hislerimi açıklayacağı bir mesaj yazacağımı söylememiştim. En yakınım olarak gördüğüm Selin'in bile hislerimden haberi yoktu çünkü dalga geçiyorlardı. Onlar hep dalga geçiyordu.
Deniz'in yatağına oturdum ve bağdaş kurdum. "Bak, atıyorum. Gece yarısını çoktan geçti zaten. Yatıp uyursak hemen kalp krizi geçirmem. Yani umarım."
Deniz, olduğu yerde tepindi ve ateş basmış gibi yüzünü elleriyle yelpazeledi. "Kızım ben çok gerildim. Cem salağına bu sözler fazla bile ama bakalım ne diyecek. Gönder gitsin be Dila."
Allah'ım, biliyorum pek hayırlı bir insan değilim ama sen büyüksün. Umarım bu mesaja kalp kırıcı bir cevap vermez ya da ne bileyim, kibarca reddeder beni. Gözüm yukarıda değil valla. Ben kendimi reddetmesine alıştırdım, sadece kibarca reddetsin de ona bakabilmek için yüzüm olsun. Gözlerimde canlandırmayayım o yüzünü, görmeme izin versin.
İçten içe duamı edip mesajı kopyaladım ve ona atıp telefonun ekranını kapatarak Deniz'e döndüm. "Attım, valla attım ve geri alamam. Deniz ölüyorum sanırım."
Deniz, çalışma masasından su uzatıp elleriyle beni yelpazelemeye başladı ama sıfır etki ediyordu. Ciğerimden ateş geliyormuş gibi pancara dönmüştüm. Kalp atışlarım göğüs kafesimi zorlarken ölüyor olduğuma emindim. Acaba kalp krizi mi geçiriyordum? Cem yüzünden bir kalp krizi geçirmediğim kalmıştı da.
"Sakinleş. Sümüklü Cem için bu kadar heyecan yaşamaman lazım. Kızım taş gibi kızsın, gittin senin canını yakan birine âşık oldun. Bu ne ya?" Deniz sitem ederken ben suyu kafama dikip bardağı komodine koydum.
"Demek ki kalp kıranlara âşık oluyormuşum. Ne bileyim ya oldum bir şekilde. Ay Deniz cevap verdi mi acaba?"
Telefona uzanacakken elime vurdu ve telefonu alıp çalışma masasına yerleştirdi. "Hayır bu gece cevap verip vermediğine bakmayacağız. Hadi yatalım artık. Evrene falan iyi enerji gönderelim de Cem benden dayak yemesin. Hadi Dila, hadi."
Deniz'in bana hazırladığı yer yatağına geçtiğimde yorganı kafama kadar çekip gözlerimi kapattım. Uyuyabilir miydim pek bilmiyordum çünkü içimde canlı bir öküz varmış ve oradan oraya koşuyormuş gibi hissediyordum. Aklım telefonumdaydı. Cem'in ne zaman uyuduğunu bilmiyordum bu yüzden gecenin geç saatlerine kadar beklemiştim. Yarıyıl tatilinde özellikle mesaj atmaya karar vermiştim çünkü bir sonraki gün yüzünü görmek istemiyordum. Araya biraz zaman girerse her şey daha kolay olurdu sanki.
Bu mesaj, hislerimi kabul ediş mesajımdı. Bir nevi savaşı kaybetmiş ve kaybettiğimi karşı tarafa ilan ettiğim andı. Vazgeçmiştim hislerimi içimde yaşamaktan çünkü artık acıyı derinlerimde değil her an hissediyordum. Kırılgandım her zaman ama hiç bu kadar güçsüz olmamıştım. Herhangi biri bana baktığında acı hissediyordum ve bu katlanılmaz bir seviyeye gelmişti.
Ben de hislerimi okul servisinde eve giderken notlarıma yazmaya başlamıştım. Başta göndermeye niyetim olmasa da artık göndermek ve bu yükten kurtulmak istiyordum. Beni sevmesini beklemiyordum. Daha kasım ayında beni sevmeyeceğini belli etmişti zaten. Ben, hislerimi bilmesini ve bana saygı göstermesini bekliyordum. Ondan kurtulmam için savaşı kaybettiğimi bilmesi ve belki de bana hislerini net bir şekilde söylemesi gerekiyordu yoksa ben kafamda bizi çoktan evlendirmiş olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
JugendliteraturRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...