18. Bölüm: Bitiş
Bölüm Şarkısı: Seafret - Atlantis
'Dedi ki "Kalbimde ve kafamda, bana bunun neden bitmesi gerektiğini söyle."
Bizi kurtaramam Atlantis'im, düşeriz.'
İyi okumalar bücürler 💚💜
***
Başımızın üzerindeki kara bulutların varlığını hatırlatmak istermişçesine gök gürlediğinde irkildiğim için Berke'nin dudaklarından dudaklarımı çekip gözlerimi aralamıştım. Evet, gök gürültüsüyle peri masalı gibi gelen bu dakikalar benim için yok olmuştu ne yazık ki ama Berke'nin bundan haberi yoktu. Hala beni kapıyla arasına almış, gözleri dudaklarımdaydı.
Dur bir dakika sadece kapıyla arasında değildim. Bacaklarımı beline sarmıştım ve evet...
Tekrar gök gürlediğinde kollarımı Berke'nin boynuna dolayıp sıçramadan duramamıştım. Yağmuru severdim ama fırtına ve gök gürültüsünden çok korkardım. Hele ki gece elektrikler giderse... Daha akşam saatleriydi ama çoktan Berke'nin gün ışığı almayan koridoru kararmıştı.
"Gök gürültüsünden mi korkuyorsun?" diye fısıldadı dudağıma doğru. Sesi hala boğuk ve beni o peri masalı gibi gelen dakikalara döndürmek istermiş gibiydi.
Onun kadar olmasa da ben de fısıltıyla konuştum. "Evet, korkmayayım mı?"
"Ben yanındayım, hiçbir şeyden korkmana gerek yok." Nefesi dudağımı okşadığında minik bir tebessüm oluştu dudaklarımda. Ne güzel söylüyordu. Kalbimin akışkan olup vücudumdan aktığını hissediyordum.
Yeniden gök gürlediğinde kollarımı biraz daha sıkı doladım boynuna. Kısa bir boğuk gülüşü bana bahşettikten sonra bacaklarımdaki ellerinden bir tanesini teması kesmeden belime getirdi ve bel boşluğumu okşarken dudaklarını dudağıma sürttü. Berke'nin bu kadar etkileyici olduğunu biliyordum aslında ama yine de bir 'uh' diyesim gelmişti.
Acilen beynime oksijen gitmeliydi, Berke'nin o güzel kokusu değil.
Beynimdekiler paydos vermiş olmalıydı çünkü Berke dışında hiçbir şey düşünemiyordum şu an.
Dudaklarını dudağıma sürtmeyi kesip boynuma değdirdiğinde huylandığım için bedenimdeki bütün tüylerin ürperdiğini hissettim. "Berke..." Neden adını söyleyip susmuştum bunu düşünmek istemiyordum.
Boğuk gülüşünü yeniden duyduğumda kaşlarımı çattım. Ben gülecek hiçbir şey göremiyordum ne yazık ki. Biraz daha yakınımda durursa kendi kurallarımı kendim çiğneyecektim ve bu hiç iyi olmayacaktı.
"Tamam tamam bir şey yapmadım." Dudaklarını boynumdan çekip karanlıkta bile seçilen koyu gözlerini bana çevirdi. Dışarıdaki sağanak yağmurun sesini koridordan bile duyabiliyordum. Yer yerinden oynarken bu halde olmamız ne kadar doğruydu acaba? Şu an felaketler olsa bile bu anda kalacakmışım gibi hissetmiştim.
Aslında kapımıza dayanmış olan bir felaket vardı ve bu anı bozmamak için söylemeyi düşünmesem de ertelemem daha kötü sonuçlar doğurabilirdi. Belki de böyle bir an yaşadıktan sonra söylemek daha mantıklı olurdu.
Dudaklarımı araladığımda benden önce davranıp konuşmaya başladı. "Seni odama bırakalım saçını kurut. Şemsiyen var ama şemsiyeni açmadan geliyorsun, manyak mısın kızım? Hatta üzerini de değiştir. Pantolonun da ıslak. Hasta olmak için mi uğraşıyorsun?" Berke, bacağımı tutan elini pantolonumun üzerinde gezdirirken kaşları çatıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
Teen FictionRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...