33. Bölüm: Çok Güzel Bir Gün
Upuzun bir bölüme uğurluyorum sizi. İyi okumalar Bücürler 💜💚
***
Araba yolculuklarını severdim. Hele ki cam kenarında, kulağımda kulaklığım ve sevdiğim şarkılar çalarken çok severdim. Şu an kulağımda kulaklığım olmasa da Berke istediğim şarkıyı açabileceğimi söylemişti. Ben de mükemmel şarkı listemden depresif olanı açıp cama başımı yaslayarak hayali, olmayan acımı çekmeye başlamıştım.
Acı çekmem için ciddi manada bir şey olmasına gerek yoktu tabii ki. Ben şarkılarla bile acı çekebiliyordum.
Sabahın çok ama çok erken saatlerinde kalkmak zorunda kalmıştım daha doğrusu kalmıştık çünkü saat bir gibi yayınevine gitmemiz gerekiyordu ve ben gerginlikten doğru düzgün uyuyamamıştım. Bir mezarlığın yanında, ölülerle aramda birkaç metre varken kitabımın basılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu öğrenmek beni şoka sokmuştu. Hele ki orada katil birinin, birilerinin var olduğunu düşünürken...
Ve arkadaşımız sevdiği kızın mezarıyla konuşurken...
Sevincimi garip bir ortamda yaşadığım için bir miktar kendimi suçlu hissetmiştim ama geçmişti. Sonuçta her gün böyle bir e-posta almıyor ve kitabımın basılacağını öğrenmiyordum. Ve şimdi resmen birkaç saat sonra kitabımın basılması hakkında konuşacaktık. Aklım almıyordu.
Berke'nin böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Gerçekten beni yanında istediği için çağırdığını düşünmüştüm ama altından bunun çıkacağı düşünebileceğim bir şey bile değildi. Nasıl hesabımı bulmuştu hiçbir fikrim yoktu ve o da nasıl bulduğunu söylemiyordu. Sadece şaşkın ve bir o kadar mutluydum. Eğer şu an arabayı kullanan o olmasaydı bir anda boynuna atlayıp yüzüne bir sürü öpücük kondurabilirdim ama kaza yapma ihtimalimiz olduğu için ne yazık ki bunu yapamıyordum.
Olsun canım, inince yapardım ben de.
"Heyecanlı mısın?" Berke müziğin sesini biraz kıstığında şarkıdaki hüznü silkelermiş gibi gözlerimi kırpıştırdım ve bakışlarımı camdan çekip asıl manzaraya yani Berke'ye baktım. Bütün odağı yoldaydı. Keskin çene hatların ve hafif aralık dudaklarını yan profilinden net bir şekilde görebiliyordum. Saçlarını kendi haline bıraktığı için dalgalı bir şekilde alnına dökülmüştü. Uzun bir yol olacağı için de gri eşofman altı ve üstüne de beyaz bir tişört giymişti. Bacaklarımın üzerinde kapüşonlusu duruyordu. Eğer üşüdüğünü düşünürsem arabayı durdurtup hemen giydirecektim ama içerisi sıcak olduğu için henüz buna yeltenmemiştim.
"Gözüme uyku girmiyor heyecandan. Hala bunu nasıl yapabildiğini anlayamıyorum." Bana kısaca bakıp minik bir tebessümle yola döndü. O bakışıyla bile kalbimin atışını hızlandırdığını bilse eminim ki sırıtırdı.
"Senin için yapamayacağım bir şey yok güzelim ama bunu düşünmeyi bırakıp kitabın hakkında düşünsen daha iyi olmaz mı? Sonuçta biraz sonra yayınevine gideceğiz."
Başımı koltuğa yaslayıp derin nefes aldım. İnşallah bayılıp kalmaz ve rezil olmazdım. Kendimde o potansiyeli görüyordum.
"Mantıklı bir şey diyorsun ama ben mantıklı şeyler yapmam Yeşilli." Güldüğümde o da başını iki yana sallayıp güldü. Stresten konuşmayı unutmazsam eğer hikayemin gerçekten kitap olması için iyice kendimi, hikayemi anlatabilirdim ama konuşamama ihtimalim çok yüksekti.
"Bugün çekimin var mı?"
"Bugünüm tamamen sana ait bebeğim." Berke bana kaçamak bir bakış atıp göz kırptığında gözlerimi ondan kaçırıp sakin olmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
Teen FictionRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...