26. Bölüm

912 47 4K
                                    

26. Bölüm: Minik Bir Kaçamak (Part: 2)

Medya: Dila ve Berke 🥵🤤💜💚

NOT: Bu bölümün başları +18'dir. Okumak istemiyorsanız biraz ileriye alabilirsiniz. Tekrar söylüyorum +18... 

İyi okumalar bücürler 💜💚

İyi okumalar bücürler 💜💚

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Her şey hem durmuş hem de bir o kadar hızlı akmaya başlamıştı. Nasıl iki farklı şey aynı oluyordu bilmiyordum ama zamanın yavaşlığını hissediyor, aynı zamanda hızlandığını fark ediyordum. Bütün düşüncelerim beni terk etmiş ve zihnimde tek bir şeyi geride bırakmıştı. O da Berke'yi arzulamamdı ve diğer düşüncelerim gibi çekip gitmeyecekti, öyle hissediyordum.

Dudakları, nefes alırmış gibi dudaklarımın üzerindeyken açıkta kalan tenine dokundum. Gözlerim kapalıydı ama görmesem bile her şeyi öyle hissediyordum ki gözlerim kapalıyken bile görebildiğimi düşünüyordum. Belki de gözlerim açıktı, bilmiyorum.

Üzerime biraz daha eğildiğinde ellerimi gömleğinin altından gözüken teninden çekmeden boynuna getirdim ve biraz daha geriledim. Bacaklarımın arasındaydı, geri gidebileceğim bir alan yoktu ama yine de sırtım cama değene kadar geriledim. Dudaklarımın üzerinde sanki bir şey kalmış gibi dilini yavaşça gezdirdi ve dudaklarımı aralayıp dilini ağzımın içine itti.

Minik bir inilti gecenin sessizliğinde dudaklarımdan döküldüğünde, Berke dilini ağzımın içinden çıkartıp dudaklarını dudaklarımdan çekmeden sırıttı. Sırıttığını hissettiğim an nefes nefese bir şekilde dudaklarımı ondan çektim ve gözlerimi aralayıp dışarıdaki ışıklar sayesinde aydınlanan yüzüne baktım.

Yeşil gözlerini yavaşça araladı. Kırmızı rujumun bir kısmı dudaklarına bulaşmıştı ve dolgun, pembe dudaklarını kırmızı yapmıştı ama bunu umursadığını düşünmüyordum. İkimiz de sesli nefesler alırken nefeslerimizin birbirine karıştığını hissediyordum. Çok garipti ama nefes seslerimiz hoşuma gitmiş gibiydi.

Dudaklarını yalayıp sırtımda gezdirdiği elini iplerin birine getirdi ve o bölgede işaret parmağını daire çizermiş gibi gezdirdi. Minicik bir dokunuşu bile gözlerimi kapatıp başımı arkaya atmaya yetiyordu. Oysaki sadece minik, minicik bir dokunuştu. İşaret parmağını sırtımda gezdirmesi bile beni bu dünyadan soyutluyor ve her şeyi durduruyorsa daha ilerisinde ne hale gelirdim bilmiyordum. Keskin sınırlarımın olduğunu düşünen ben bile o sınırları aşıp ona ulaşmıştım ve daha fazlasını istiyordum.

Evet, daha fazlasını istiyordum.

Utangaçlık hala kanımda gezinen bir besin gibiydi ama öyle silikti ki varlığını hissedemiyordum. Utangaçlığımın üzerine arzu beyaz, belki de siyah, bir çarşaf atıp kapatmıştı ve oradan çıkmasını engellemişti. Berke'nin boynuna doladığım kollarımı daha da sıkılaştırıp ona doğru uzandım ve dudağını öpmek yerine kulağının altına dudaklarımı değdirdim.

YeşilliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin