27. Bölüm: Geleceğin İçindeki Geçmiş
İyi okumalar Bücürler 💚💚
***
Bu gece, her zamanki gecelere kıyasla daha soğuk, daha rüzgarlı ve bir o kadar da karamsardı. Belki de gecenin bu kadar negatif olmasının nedeni, akşam üzerinden itibaren negatifleşen günümüz yüzünden olabilirdi. Berke her ne kadar sorun olduğunu saklasa da ben onu görebiliyordum. Bu gece, onun için sadece bir sorunu teşkil etmiyor, birçok acıklı anıyı da barındırıyordu ve o korkusuz bir savaşçı gibi o geceye, o yemeğe gidiyordu.
Onunla gurur duyuyordum ama bunu sesli dile getirmedim.
Onun ailesinin evi her ne kadar zihnimde cehennem gibi canlansa da benim cehennemim bu akşam başlamış gibi hissediyordum çünkü annem, Berke gittiğinde bile yüzüme bakmayı tenezzül etmemişti. Hiçbir şey olmamış olsa da kesin bir şey olmuştu ve ben annemi tanıyordum. İçindeki öfkeyi çıkartmak ve belki de benim üzerime püskürtmek için en doğru anı bekliyordu. Şu an o an gelmemiş olmalıydı ama çok yakındı.
Deniz'in attığı S.O.S mesajı her şeyi kanıtlar nitelikteydi ama sorunun ne olduğunu konuşamamıştık çünkü telefonu kapalıydı.
Sol elim, Berke'nin sağ elini sıkı sıkıya tutarken gözlerim taksinin arka koltuğunun hafif kirli camındaydı. Dışarıdaki binalar giderek azalıp yerine ağaçlık alanlara ve daha geniş, geliri yüksek olan evlere bırakırken parmaklarımla Berke'nin elinin üzerini okşuyordum. Gergindi, konuşmuyordu ve koca bir alkol şişesinin içine düşmüş gibi alkolle karışık sigara kokuyordu. Arabasıyla gelmemesinin nedeni içmiş olmasıydı muhtemelen. Berke'yi böyle görmek canımı sıkıyordu gerçekten ve elimden gelen tek şey parmaklarımla elinin üzerini nazikçe okşamaktı.
Gözlerimi camdan çekip çehresine çevirdiğimde, ciddi bir yüz ifadesiyle karşıya baktığını görmem beni şaşırtmamıştı. Yemekte bizi ne bekliyordu tam olarak bilmesem de Berke o umursamaz bakışlarını gözlerine yerleştirmiş, içinde hiçbir şey yokmuş gibi bomboş bir yüz ifadesine bürünmüştü.
Elini okşamayı bırakmadan başımı omzuna yerleştirdim ve taksi şoförünün konuşmalarımızı duyup duymamasını önemsemeden sessizliği bozdum. "Hala geri dönebileceğimizi biliyorsun. Senin evine gidip pizza sipariş edebiliriz. Ne dersin?"
Sesimi olabildiğince tatlı tutmaya çalışıyordum.
Berke'nin bakışları bana döndü ve derin bir nefes aldı. "Ben iyiyim, Bücür. Başka bir zaman yaparız dediğini de bana uyar ama şimdi o geceyi bozmak istiyorum sadece." Kısa bir es verip siyah kot pantolonunun üzerindeki elini kabarttığım ve dalgalandırdığım saçlarıma getirip yüzüme düşen bir tutamı kulağımın arkasına ittirdi. "Hem sana göstermek istediğim bir şeyler var."
Ne olduğunu merak etsem de sormak yerine başımı biraz daha omzuna yaslayıp zaten sıkı sıkıya tuttuğum elini daha sıkı tuttum.
Konuşmamızdan sonra kısa bir süre daha sessizliğe büründük. Taksi, kocaman bir evin önünde durduğunda Berke'nin omzundan başımı çekip camdan dışarıya bakmaya başladım. Evin önünde kocaman harflerle Akar Malikanesi yazılmıştı. Bu devirde malikane mi kalmıştı pek emin olmasam da buraya ev demek, diğer evlere haksızlık olurdu.
Derin bir nefes aldım. Koskoca malikanede bir çocuğu istememişlerdi.
Berke taksiciye parasını ödeyip taksiden indiğinde ben de onu takip ettim. Evin demir parmaklıklarını ittirip tekrardan elimi tuttuğunda ondaki gerginliğin geçtiğini hissediyordum. Umursamaz ifadesine bir de alaylı bir gülümseme yerleşmişti ama ben gergindim. Berke her ne kadar umursama dese de kalbimin gergin atışlarını hissediyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/247616786-288-k188405.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilli
JugendliteraturRüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama şu an yeşil gözlerine bakarken nefreti hissetmiyordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dudakları arası...