Bay Mükemmel

1.3K 489 38
                                    



"Derin"


"Dün gece iyi uyuyamadım!"

Aklından şüphe edilmeyecek adama söylediğim bahane buydu.

Mesleği bolca yaratıcılık meziyeti gerektiren biri için, çok yavan bir bahane olduğunu kabul etmem gerekir. İyi yönden bakacak olursak, buna inanmış gibi yapıp, hemen arkasından can sıkıcı sorular sormamıştı.

Tekrar yanına döndüğüm zaman, beynimin her zaman işle meşgul olan bir lobunu çalıştırıp, fikir önerilerini sıraladım. Cenk tatmin olmuş vaziyette, elini çenesi koyarak beni dinliyordu. Ara ara başını sallıyor, sunduğum fikirleri geliştiriyordu. Deli olduğumu düşünmemesini ummaktan başka çarem yoktu. Donuk yüz ifadesinden, ne düşündüğünü anlamak yeterince zordu. Bir de üzerine göz teması kurmayı kesmişti.

Nermin Hanım bana seslenmeseydi, işin içinden çıkmam zordu. Üstelik kendisi bu kadar baş döndürücüyken. Hem boş yere endişe ettiğimden şüphe yoktu. Cenk'i işe başladığından beri yakından tanıyordum, çok da uzun süre olmamasına karşın herhangi bir kimse için farklı duygular hissedecek birine benzemiyordu. Benim kalbimin de senelerdir atmadığını hesaplayacak olursak, herhangi bir sorun yoktu.

"Seni eve bırakmamı ister misin?" dedi, ceketimi giymek üzereyken.

"Aracım var," dedim, ajansın benim için verdiği arabanın anahtarını sallayarak.

"Biliyorum," dedi alaycı bir tavırla başını sallayarak.

"Sadece o hurdanın hala çalıştığından emin olmak istedim."

Cenk'in yanıma gelip, en son ne zaman şakalaştığını düşündüm. Zoraki olarak güldüğü anları saymazsak, bu bir devrim olmalıydı. Onun mesafeli hallerini, insanlara tepeden bakmadan fakat yakınlarında da olmadan gözlemleme yetisini ve olaylardan çok insanları anlamaya çalışmasını seviyordum. Bunca zaman ofisin içinde ne yaşandıysa, herkesi kendisine hayran bırakmıştı.

"Teşekkürler, sanırım başımın çaresine bakabilirim," dedim.

Cenk kısa bir tebessümde bulunup, gittiğini haber veren bir işarette bulundu. Farkında olmadan arkasından bir süre daha bakmaya devam ettim. Kokusu henüz ofisi terk etmemişti ki, Ceren yanıma geldi. Bir yandan çantasının içinde, hararetli bir şekilde telefonunu arıyor, öte yandan sorguya çekiyordu.

"Bak mükemmel ile iş dışında ne konuştuğunu sorabilir miyim? dedi, kollarını göğsünde kavuştururken.

"Hiç!" dedim.

"Sadece bugün biraz saçmaladım, sanırım hasta olduğumu düşünüyor, bu sebeple de yardımcı olmak istedi."

Bunları söylerken takındığım umursamaz tavırlarım onun merakını köreltmiş, sonunda bulduğu ve bu aralar fazla üzerine düştüğü telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı. Ceren her sene aşık olur, bu sefer aradığı kişinin o olduğunu iddia ederdi. Yine o zamanlar gelmiş, Ceren'in yüzünü göremez olmuştuk. Yine de onu böyle mutlu gördüğüm için seviniyor, hayal kırıklığına uğramamasını umuyordum.

"Bugün eve geliyor musun, yoksa daha mühim işleriniz mi var?" dedim, sahte bir ciddiyetle.

Ceren ofisten çıkmak üzereyken bir kahkaha attı.

"Zamanında benden epey şikayetçiydiniz... Özellikle üniversite zamanları, oysa şimdi bensiz yapamaz oldunuz," dedi, küçük çocuk gibi başını keskin bir şekilde çevirerek.

Derin SularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin