"Derin"
Tüm gün boyunca kafamın içinde "Acaba yanılıyor muyum?" düşüncesi dönmüştü. Cenk Nadide'yi bulmak için elinden geleni yapmıştı. Dışarı karşı belli etmek istemese de, hayal kırıklığına uğradığı ortadaydı. Çünkü birine gerçekten değer verdiğiniz zaman, onun sevdiği şeyler veya ilgi alanları sizi de kendisine çekerdi. Cenk babasına düşkündü ve onun sevdiği kadını tanımak istemişti. Belki bu fırsat karşısına ilginç bir tesadüf sonucu çıkacaktı. Belki de, tamamen yanılmıştım ve başka bir kadının buğulu bakışlarının etkisi altında kalmış ve boş yere heveslendirmiştim. Tüm bunları düşünürken, Cenk ofisten erken çıkmış ve bu da düşüncelerimi doğrulamıştı.
Şaraphaneye henüz varmak üzereydik ki, bana neyim olduğunu sormuştu. Yalnızca başımı sallamakla yetindiğimde ise yeniden önüne döndü. Esin Hanım'ın yazdığı bir kitaptan Nadide'ye ulaşacağımız kimin aklına gelirdi ki? İkimizde ev dönüş yolunda bu tesadüfü sindirmeye çalışıyorduk. Bir yanım, hiç beklenmedik bir anda elimize geçen hayat hikayesinde nelere tanıklık edeceğimizi düşünürken, öte yandan okuduklarının Cenk'in hayatında neleri değiştireceğini merak ediyordu. Şehre döndüğümüzde, ıssız ve nispeten karanlık sokaklar yerini kalabalık ve düğün salonunu aratmayacak ölçüde aydınlık caddelere bırakmıştı.
Birkaç kilometre sonra evin önüne geldiğimizde, Cenk'in arabayı ağır ağır park edişini izledim. Araçtan inip, kapıya geldiğimizde anahtarları arabada unuttuğu için geri gitmek zorunda kaldı. Öyle ki kafası epey dalgındı. İçeri girdiğimizde, üzerini değiştirmek istediğini söylemek yukarı çıktı ve birkaç dakika sonra da elini kuruladığı bir parça kağıt havluyla aşağıya indi. O yukarıdayken demlediğim birki çaylarından birini ona doğru uzattım."
"Teşekkür ederim," dedi büyük bir yudum aldıktan sonra.
"Papatya çayı uygun bir tercih olmuş."
Gülerek, başımla onayladım ve bende kendi çayımdan ufak bir yudum aldım.
"Aklını kurcalayan sorulara cevap alacağın için rahatlamalısın," dedim elimi dizine koyarak.
"Sanırım hala bu ilginç tesadüfün etkisi altındayım," diye yanıtladı.
Ayağa kalkıp, eski pikapın yanına gitti. Vals parçalarının olduğu bir plağı özenle yerleştirerek, yeniden yanıma geldi. Kraliyete mensup birini selamlarcasına önümde eğilip, kalkmam için teklifte bulundu. Abartılı bir tavırla teklifini kabul edip, adımlarımı ona uydurmaya çalıştım. Ortamda oluşan gerginlik, kapıldığımız ritimlerin arasında kaybolmuştu. Bir ara ayağına bastığım için epey gülüp, dengemizi tümüyle şaşırdık. Yerimize oturduğumuzda hala gülüyorduk olsak da, hemen ardından birkaç dakikalık sessizlik geldi.
"Sanırım artık başlamalıyım," dedi baş ucunda duran kitabı işaret ederek.
"Yanında olmamın bir sakıncası var mı?" diye sordum.
"Yalnız kalmak istersen de bunu anlarım."
"Hayır," dedi keskin bir tonda.
"Bilhassa yanımda olmanı istiyorum."
Aldığım cevaptan tatmin olmuş bir şekilde ayaklarımı yukarı toplayıp, kucağıma yastıklardan birini aldım. Cenk önündeki bardaktan peş peşe birkaç yudum alarak, arkasına yaslandı. Kitabın kapağını aralarken, boğazını temizledi ve kızı Aysel'in ağzından Nadide'yi okumaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...