"Derin"
Bu kez hiç kimsenin olmadığı toplantı odasında, masanın üzerine bıraktığım telefon ile bakışıyordum. Annemi aramam gerektiğini bilmeme karşın, bunu yapacak cesareti kendimde bulamadım. Yine de hislerime güvenmeli, olması gerekeni yapmalıydım. Onun gösteremediği cesareti gösterme borcum vardı, hala içimde bir yerlerde benimle birlikte olan küçük çocuğa. Parmaklarımla bir tur çevirdiğim telefonu avucumla durdurarak elime aldım. Ceren'in mesaj olarak gönderdiği numarayı çevirirken, üzerime gelen titremeyi engelleyemedim. Birkaç saniye içinde hattın öteki ucundan ses geldi.
"Derin? Sen misin?"
"Evet," dedim.
"Biraz düşündüm, bu defa daha sakin geçecek şekilde bir görüşme ayarlayabiliriz."
Bu söylemim daha çok samimiyetin var olmadığı durumlarda edilecek tarzdaydı. Zaten aramızda samimiyetin varlığından da söz etmek mümkün değildi. Onun, yani annemin bundan hoşlanmadığına emindim fakat fazlası içimden gelmiyordu. Yine de son birkaç gündür yaşadığım olaylar artık geçmişle yüzleşmem gerektiğini yüzüme vurmuş, beni derin uykumdan uyandırmıştı. Ona karşı yoğun duygular hissediyor olmam ve aramızda geçen onca güzel anıdan sonra hayatıma devam edebilmek benim için güçtü. Öyle ki bu durum bana zarar veriyor, tüm yaşantımı etkiliyordu. Ben içimde bir hayalet yaşatıyordum. Ceren'in bu konuda yardım almam gerektiği söylemesi ve benim de sorunları tek başıma halletmekten yorulmamdan kaynaklı, internet tarayıcısında araştırarak bulduğum bir psikologdan randevu aldım.
"Bunu çok isterim," dedi.
"Öyleyse yarın senin için de uygunsa, saati ve yeri mesaj olarak atarım," dedim mesafemi koruyarak.
"Olur kızım," dediğinde, bunu duymanın ne kadar tuhaf olduğunu düşündüm.
Toplantı odasından çıkarken, saçlarımı yukarıdan toplayıp, stresten terlemiş olan enseme değen soğuk rüzgarı hissetim. Yeniden bilgisayarımın başına geçerek, işlerimi hallettim. Bu kadar kısa sürede çıkarttığım işlere bakarken, gün içinde kaçan keyfim de yerine gelince sabah yolda dinlediğim şarkının, dilime dolanan nakaratını mırıldandım. Bizimkilerin öğle yemeğinde benim için paket yaptırdığı sandviçi yedim. Kolumdaki saate kaçamak bakış atıp, işten erken çıkmak için Nermin Hanım'dan izin istemek için odasına gittim. Biraz erken çıkmamı sorun etmediğinde, eşyalarımı alıp, çalışmakta olan Ceren'in yanağına öpücük kondurdum. Asansörün gelmesini beklerken, yarın annem ile olan planı düşününce karnıma ağrı girdi.
Ofisin olduğu binadan çıktığımda, yağmur çiseliyordu. Saçımdaki tokayı çabucak çıkardım. Aklıma küçükken, kuzenimle yağmur suyunun saçı uzattığı iddialarına mütevellit tüm günü boş caddelerde geçirdiğimiz zamanlar geldi. Saçımızın her bir telinin ıslandığından emin olana kadar içeri girmezdik.
Elimi saçıma götürdüm, hala birçok noktası kuruydu zaten saçım yeterli seviyede uzundu. Artık sadece huzur bulmak için serbest bırakıyordum her bir teli. Böylelikle zihnimde tüm dertlerin, yukarıdan gelen sular tarafından arındırıldığını düşünürdüm.
Otobüs gideceğim yere yaklaştığında, indim. Bir müddet kalabalık caddeden yürüyüp, ara yola saptım. Ekran görüntüsünü aldığım adres, kliniğin buralarda bir yerlerde olduğunu gösteriyordu. Dış cephesi boyanan binadan uzak durmak için karşı kaldırıma geçtim. Birkaç adım sonra yüksek binaların birinde tabelasını görünce duraksadım. Yeniden karşıya geçerek, içeri girdim. Birkaç katı nefes nefese çıktıktan sonra dairenin önüne geçip, zile bastım. Kapı açıldığında beni leylak kokusu karşıladı. Apartmana karşın burası güzel kokuyordu. Bankoda duran kadın, istirahat etmemi ve psikoloğun birazdan beni görüşmeye alacağını söyledi. Sıralanmış renkli koltuklardan birine oturup, cep telefonumdan sudoku uygulamasını açtım. Komodinlere bırakılmış küçük sulardan birini alarak, nefes almadan içtim. Ilık suyun, kurumuş boğazımdan geçişi iyi gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...