"Cenk"
"Artık kalkmalıyız," dedim, işe geç kalmamızın iyi olmayacağını söyleyen gizli bir imayla. Derin başıyla onaylayıp, tek kelime etmeden kalktı. Hemen bitişiğinde olan ofis binasına girdiğimizde, Derin'in yerdeki taşlara ait çizgilere basmamaya gayret ederek yürüdüğünü fark ettim. Bu hareketi nedensizce hoşuma gitmişti, ona asansöre binmeyip yukarı kadar yarışmayı teklif ettim. Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra koşmaya başladı, varış noktasına geldiğimizde ikimizde nefes nefese kalmıştık. Gülerek omuzuma vurduğunda, keyfinin biraz olsun yerine gelmiş olmasından dolayı mutluydum.
İçeri girer girmez masasına oturup, işlerinin başına geçti. Kendi odama gitmiş olsam da üzerinden gözlerimi ayırmıyor, onu üzecek bir olayın daha yaşanmasını istemiyordum. Sabahki halinden çok daha iyi görünüyor ve herkesin -bilhassa da benim- hayran olduğum kadın olarak kendinden emin hareketler sergiliyordu. Bunu dik oturuşundan, insanlarla göz teması kuruşundan ve birkaç dakika içerisinde almış olduğu uzun notlardan görebiliyordum.
Bir yandan, hemen kapının önünde kollarını göğsünde kavuşturup, ağırlığını sol bacağına vermiş olan Yaprak ise kendince bulduğu başka dedikoduyu, bilimsel bir hava vererek arkadaşlarına sunuyordu. Odadan çıktığımda, kendisini belli etmek istercesine sesini yükseltmiş, omuzlarına düşmüş olan saçları geriye doğru atmıştı.
Mutfaktan çabucak hazırladığım kahveyi alıp, hala sohbete devam etmekte olan Yaprak'a usulca yanaştım.
"Biraz odama gelebilir misin?"
Yaprak halinden memnum tavırlı arkamdan geldi, tam karşımda bulunan deri koltuğun kolçağına oturdu. Odaya ilk kez girmişcesine etrafa çabucak göz gezdirip, pencerenin önünde bulunan tek bitkim hakkında sorular sordu.
"Derin ile aranızda ne sorun olduğunu merak ediyorum," dedim gözlerimi yerden kaldırmadan.
Neden bahsettiğimi bilmiyormuş gibi başını salladı.
"Hadi ama," dedim.
"Buranın en eski çalışanı değilim fakat senin insanlara yaklaşımını da iyi biliyorum ve Derin'e karşı kin dolu olduğunun farkındayım."
Oturduğu yerden öfkeyle doğruldu, ellerini tekrar göğsünde kavuşturdu.
"Ne o? Derin karşıma dikilecek cesareti bulamayıp, seni mi gönderdi?"
Sakinliğimi koruyarak masama doğru yaklaşıp, birbirine kenetlediğim parmaklarıma baktım.
"Derin'in böyle bir oyun kurgulamayacak biri olduğunu biliyorsun," dedim.
"Yalnızca şu sıralar zor bir dönemden geçiyor ve biraz daha hassas davranmamızın onun için iyi olacağını düşünüyorum."
"Tabii," dedi çabucak.
"Yeter ki asıl kızımız mutlu olsun, ne de olsa bu hikayenin baş kahramanı o. Her zaman dikkat çeken, başarılı, anlayış gösterilmesi gereken bir kahraman!"
"Bunlar senin lafların," dedim.
"Bunlar senin düşüncelerin," diye yanıtladı masama doğru yanaşıp, ellerini masaya koyarak.
"Evet, Derin benim için özel bir kadın fakat bu konunun bununla bir ilgisi olmadığını sen de çok iyi biliyorsun."
"Nasıl ya?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...