"Derin"
Henüz film bitmeden uyuyakalan Ceren'in üzerine, sepette duran renkli battaniyelerden birini alıp örttüğümde huzursuzca kıpırdanarak uyumaya devam etti. Masanın üzerindeki tabakları, sessiz olamaya gayret ederek mutfağa götürürken, telefonum titrediğinde mesajın, bankalardan gelen krediye teşvik mesajları ya da mağazalardan gelen indirim bilgilendirmesi olduğunu düşündüm. Belki de ödemeyi atladığım bir fatura uyarısıydı.
Tabakları tezgaha koyduktan sonra, telefonumu cebimden çıkarıp, mesajın kimden geldiğini görünce heyecanıma engel olamadım. Tüm ekibin içinde olduğu bir grup olsa da, Cenk'in ismini görmek bile içimde tanımlayamadığım hislerin açığa çıkmasına sebep oldu. Oysa bir süredir birlikte çalışıyor olsak da, son zamanlarda aramızda oluşan çekimi inkar edemezdim.
Zihnimde onun da böyle düşünüp düşünmediğini evirip çevirirken, utanç dalgası bedenimi sarmaya başladı. Tüm bu duygular, elimin ayağımın dolaşması ve zaman zaman sergilediğim garip davranışlar, tek taraflı olabilir miydi? Karşı taraf için oldukça gülünç gözüktüğünden şüphem yoktu. Bunun geçici bir durum olduğuna kendimi ikna etmeye çalıştım. Sandalyeye asılı olan yün hırkayı üzerime geçirip, balkona çıktım.
Aşağıdan geçen birini bulma umuduyla, ellerimi hınzırca birbirine sürttüm. Dikkatimi dağıtacak bir yol bulmuştum. O sırada yoldan geçen orta yaşlarda bir adamı izlemeye başladım. Çok yavaş yürüyordu, gideceği bir yerin olmasından şüpheliydim. Havanın serin olmasına karşın, üzerine giydiği ince bir ceket ile mutlu görünüyordu. Az önce dinen yağmuru fark edemeyecek kadar dalgın halde, şemsiyesini omuzuna koyarak, gecenin karanlığında gözden kayboldu.
Başımı uzatıp, sağa sola baktım fakat başka gelen giden olmayınca kızarmış burnumu koluma silip, içeriye girdim. Karşıma çıkan birkaç parça eşyaya basmadan odama geçip, baş ucumdaki mumluğun içinden vanilya kokulu mumu, çekmecede duran küçük çakmakla yaktım. Tek hamlede yatağıma uzanıp, bir müddet tavanı izledim.
Gelen mesajı düşünüp, yarın için pot kırmamayı umdum. Sadece Cenk'in evinde toplanıp çalışacaktık, her gün ofiste yaptığımız gibi. Gözlerimi kapatıp bana huzur veren nesneleri ve ardından insanları düşündüm.
Bir yamacın en yüksek tepesindeydim.
İtilmeden hemen önce... Taşlık zeminden aşağıya doğru yuvarlanıyordum, canım yanıyordu ama bir türlü kendimi durduramıyordum. En sonunda şiddetli bir gürültü duymuş ve hemen ardından büyükçe bir kayaya çarparak durmuştum. Bana uzanan bir el vardı, ince uzun parmaklı ve oldukça beyaz olan bu eli, can havliyle yakalamaya çalıştım. Doğrulmama yardım ederken, kim olduğunu görmek istedim.
Oydu...
Ona sarılmak istedim, bir daha bırakmamak... Kollarımın arasından kayboluşunu izlerken, sonsuz bir uçurumdan aşağıya düşmeye başladım.
"İyi misin?"
Ceren baş ucumdaki komidinin üzerine oturup, endişeli gözlerle beni izliyordu. Biçimsizce üzerime serili olan yorganı bir hışımla kaldırıp, yavaşça yatakta doğruldum. Bileğimde duran lastikle saçlarımı toplayıp, iç çektim.
"Kabus gördüm," dedim.
"Yine mi?" diye cevapladı, dudaklarını bükerek.
"Üstelik günden güne daha da kötüleşiyor," dedim, yüzümü yorgana gömerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...