"Derin"
Telefonu yüzüne kapatıp, şaraphanenin sahibi ile derin sohbete dalmış olan Ceren'in yanına döndüm. Ne olduğunu anlamadan birkaç saniye yüzüme baktı ve halimi sorarcasına başını salladı. Çabucak iyi olduğumu gösteren bir ifade takındım, o da sohbete kaldığı yerden devam etti.
Masanın üzerindeki mum ışığının titreyişini izlerken, kafamda annem ile ilgili olan tüm düşünceleri silmeyi arzuladım. Onu hayatta olmadığını bildiğim zamanlardaki gibi hatırlamaya çalıştım. Henüz çocukken bir yerlerden beni izlediğini ve gururlandığını düşündüğüm zamanlar.
O anılarımı da almıştı elimden, artık hiçbir zaman beni duymamış ve görmemiş olduğunu biliyordum. Bu kendimi daha da kötü hissetmeme sebep oldu. Yavaşça ayağa kalkıp, küçük adımlarla etrafı dolaşmaya başladım. Burada huzurlu olmamak mümkün değildi. Rüzgar her köşesinden ahşapla karışık üzüm kokusunu taşıyor, ağaçlara gizlenmiş cırcır böceklerinin sesleri duyuluyordu.
Çeşit çeşit çiceklere ayrılmış olan alana gidip, yekpare bir kütüğün üzerine oturdum. Bugün olanları düşünüp, keyfimin yerini gelmesini diledim. Uzun zamandan beri yaptığım en keyifli yolculuktu. Bazen eksik bildiğimiz adres bizi tamamlanacağımız yollara sokardı. Bu keyifli yolculuk, rastladığım insanlar da bunun örneğiydi.
Elime gözleme tutuşturan teyze, bir yerlerde kendinden başkasını da düşünen insanların varlığına olan inancımı körüklemişti mesela. Daha sık yolculuğa çıkmalıyım dedim içimden, daha çok kaybolmalı, daha çok insan tanımalıyım.
"Yorucu bir gündü, değil mi?"
Elinde iki kadeh ile gelen Esin Hanım'a dönüp, teşekkür ettim.
"Çok şanslısınız," dedim.
"Burası harika bir yer, şehrin koşturmasından çok uzakta."
"Aslında," dedi.
"Uzun yıllar kimsenin girmediği, duymadığı yerlere girip çıktım... Kendimle baş başa kalma fikri beni epey ürkütür, kapının ardından sızan şehrin ışıkları olmadan nasıl yaşanır diye düşünürdüm."
"Sonra?" diye atıldım lafa.
"Sonra... Kendi sesimi duymadığımı fark ettim. O kadar gürültülü, bir o kadar saldırgan kim varsa sırtımı döndüm. Bir gün burada buldum kendimi işte, babamdan kalma bu şaraphanede... Başlarda epey uğraştım bu hale getirebilmek için fakat buna değdi."
"Kesinlikle," dedim, gözlerimi etrafta gezdirirken.
"Bu gece yola çıkmayın, misafirim olun."
Cevabımı beklemeden büyük adımlarla yanımdan uzaklaşmıştı. Annemi arama cesaretini de onun sayesinde göstermiştim. Önemli olan sizin insanlara ne anlamlar yüklediğiniz demişti, konuşmanın arasında. Bilge bir kadındı, çok hayat hikayesine tanık olmuştu. Öyle ki, bir zamanlar yazarlık yapmış ve kıyıda köşede kalmış, ötekileştirilmiş kim varsa dinlemişti. Bunları kendi kalemiyle harmanlayıp, birçok eser bile vermişti.
"Bazı hikayeler vardı," demişti gözlerini uzaklara dikerek.
"Dinlemesi de, yazması da çok zor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...