"Cenk"
"Kusura bakma, aslında demek istediğim tam olarak öyle değildi."
Yaprak sahte bir tavırla alınmış gibi yapıp, kollarını göğüsünde kavuşturdu. Aslında kolay kolay alınacak biri değildi. Yine de bu durumu kullanmaya niyetli görünüyordu.
"Akşam birlikte yemek yersek, bu kabalığını unutabilirim," dedi.
"Yaprak," dedim.
Yaratıcılığın sınırlarını zorlayan ben, iş bahane bulamaya gelince öylece olduğum yerde kalmıştım.
"Birazdan toplantı başlayacak ve benim gidip hazırlık yapmam gerekiyor."
Olabilecek tüm içtenliğimle omuzuna dokunup odadan çıktım, toplantı salonunda henüz kimse yoktu. Elimdeki dosyaları masanın üzerine yığıp, son kontrollerimi yapmak üzere göz gezdirdim. Az sonra içeri Nermin Hanım girdi, elinde bulunan eşyaları büyük siyah masanın üzerine bırakırken bir yandan da telefonla görüşüyordu, başıyla selam verdi.
"Biz ajans olarak üç kızımıza burs imkanı sağlayacağız... Elbette elbette, keşke elimizden gelse de sevgi evindeki tüm yavrularımıza el uzatabilsek."
El uzatmak...
Şimdilerde kulağa pek merhametli, pek havalı geliyor. Oysa o zamanlar, henüz oyun çağında küçük bir çocukken, bu süslü cümlelerin altında ezilirdik.
Orada gün aynı sözcük ile başlardı.
"Anne."
Kimi bebekken terk edilmiş, hiç tatmadıkları bir duygu dillerinde, kimi ise unutmamak için resimlere çizerdi, birkaç kere gördüğü annesinin yüzünü.
Havanın sıcaklığının da hiç önemi yoktu orada, çünkü dört mevsim soğuktu o koridorlar. Üstelik ışığın söndüğünü anlamayacak kadar da karanlık...
Hiç unutmam, Ali diye küçük bir çocuk vardı yurtta, onu her gördüğümde kendi halimi unutur ona acımaya başlardım. Ali henüz bebekken bırakılmış yüzlerce çocuktan sadece biriydi. Kalp kırıklıklarına, kabus dolu gecelerine, acıyan dizine bakıp iç çekmelerine şahit olduğum onlarca çocuktan sadece biri...
Bir gün merdivenleri hızlı hızlı çıkmış, o sırada yerlere paspas atan kat görevlisi Bilal ağabeyin yanında öylece dikilmişti.
"Nasılsın, Ali oğlum?"
"Bilal amca biliyor musun, bugün okulda başka gezegenlerin olduğunu öğrendik."
Bilal amca anlayışlı gözlerle bakıp, Ali'inin başını okşamıştı.
"Bilal amca, sence benim ailem de başka bir gezegende olabilir mi?
"Belki de oğlum..."
"Diğer gezegenler buraya çok uzakmış ama, belki benim için çok uzun yoldan geliyorlardır, beni alırlar ve kendi gezegenlerine götürürler."
Bilal amcanın kaşıdığı kafasındaki çaresizliği, hala dün gibi aklımdadır.
Şimdi el uzatmayı düşünüyorum da, yere kapaklandıktan sonra uzatılmış bir el değilse o, ne önemi vardı ki tüm bu merhametin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...