"Derin"
Hala arkamdan baktığına emin olduğum Ceren'i atlatmış olmanın verdiği mutlulukla üzerimi çabucak değiştirip, kendimi yatağa attım. İçimde tarifsiz bir huzur vardı. Sanırım bunun sebebi, olayların açıklığa kavuşmuş olmasıydı. Öteki yanım ise, artık onu düşüncelerimin dışında tutabilmek için bir bahanem kalmadığından dolayı üzgündü. Onun da herkes gibi olmadığını bilmek, işleri zorlaştırıyordu. Yine de karara vermek için erken dedim, kendi kendime. Her zaman Ceren'e sonuç kısmı için acele etmemesi üzerine verdiğim tavsiyeyi anımsadım, zaman her şeyi bir netliğe kavuşturacaktı. Gözlerimi kapatırken, uzun zamandır kabus görmediğim bir gecenin kollarına teslim oludum.
Tabak seslerini duyduğumda, gözlerimi henüz açmadan, el yordamıyla telefonuma uzandım. Alarm çalmadan birkaç dakika öncesinde uyanmış olduğum için, kısa bir şaşkınlık yaşadım. Masadaki boş bardağa bakıp, burun kıvırdım. Yatağın hemen yanındaki terkliklerimi giyip, henüz karanlık olan lavaboda yüzümü yıkadım. Ağır adımlarla, gözlerimi ovalayarak dolabımın önüne geçerek, birbirine uyacak birkaç parça kıyafet arayışına girdim.
Siyah ceket, yalnızca profesyonelsen benimle muhattap ol diyordu.
Yeşil ceket, ben yenilikçiyim diyordu.
Sarı ekose ceket ise dost canlısıyım diye bağırıyordu.
İçinde ağırlığın mor olduğu bir ceket bulup "Evet, yaratıcılık benim işim!" demeyi tercih ettim.
Mutfağa gittiğimde yemekleri yediğimiz, çok da büyük olmayan masanın üzerine konumlandırılmış renkli tabakları ve üzerinde hala su damlacıkları olan yeşilliklere hızla göz attım. Özenle dizilmiş salatalıklardan birini ağzıma attığımda, Ceren arkamda belirdi.
"Sabah şerifleriniz hayırlı olsun efendim," dedi.
"Sizlerinde efendim," diye yanıtladım, takındığım sahte bir ciddiyetle.
"Öyle uzaktan olmaz, şöyle buyurun lütfen," diyerek sandalyeyi işaret etti.
"Büyük bir zevkle!" diyerek, gösterdiği yere oturdum.
O sırada Ceren telefonuna gelen bildirim sesinin kaynağını bulmak üzere telefonu eline aldığında, gözleri zaferle parlamıştı.
"Aklındaki kişiden günaydın mesajı almış gibi bir halin var," dedim hınzırca.
Ceren bakışlarını bana çevirdi.
"Seni küçük Dostoyevski," dedi gözlem yeteneğime dem vurarak.
"... Seni dinledim ve gelişmeler kısmına şans verdim," diye ekledi.
"Ve?" dedim heyecanla.
"Ve... Şu an için her şey yolunda, daha bilinçli adımlar atmaya başladık," derken gözlerinin içi parlıyordu.
"Beni bırak da... Cenk ile neler oluyor, söyle bakalım?"
"Elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım fakat sen de bu konuda imada bulunmayı keseceksin," dedim parmağımı ona doğrultarak. Bunun üzerine Ceren eliyle ağzını kilitlemiş gibi yapıp, hayali anahtarı havaya doğru atarak, dirseklerini masaya yasladı.
"Aramızda bir şeyler olsun istiyor, işte... İş ilişkisinin dışında," diye başladım sözlerime.
"Buna hazır mıyım bilmiyorum... Ceren biliyorsun... Çok şey yaşandı ve ben kimseyi kendi karanlığıma çekmek istemiyorum," derken gözlerim istemsizce hiç çıkartmadığım deri bilekliğe kaydığında, Ceren elini ellerimin üzerine koyarak, dostça gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...