"Cenk"
Yüzündeki huzur, yerini endişeli bir ifadeye bırakmıştı. Elini tuttuğumda, mırıldanmaya devam etti. Ona yanında olduğumu hissettirdiğimde, nihayet rahatlamış görünüyordu. Gözlerini aralayıp bana baktı, şimdi her şey yolundaydı. Onu bu denli sıkıntıya sokan kâbusun ne olduğunu merak ettim, rüyalarında hâlâ o mu vardı? Belki de uyandırmış olmam, onu sandığım kadar mutlu etmemişti. Tek hamlede kalkıp saçlarını geriye doğru savurdu, eşsiz kokusu ciğerlerimi doldurduğunda, kendine gelmesi için ona zaman tanımak istedim ama daha iyi bir fikrim vardı. Tuzlu ve serin suların çözemeyeceği bir sıkıntı yoktu...
Her sene muhakkak yazlığa giderdik. Başlarda annem, babam ve ben olarak yaptığımız ziyaretler kardeşim doğduktan sonra dört kişi olarak devam etti. Denize açılan büyük avlumuz vardı, bir gün kapısı açık bırakılmıştı. Kardeşimin denize doğru koştuğunu görünce arkasından gitmiş, ona anca suyun içerisine girdikten sonra yetişebilmiştim. Kolundan tutup geri götürmek için yeltendiğimde, annemin çığlık çığlığa arkamızdan geldiğini gördüm. Kardeşimi kollarımdan çekmiş, bana öfke dolu gözlerle bakmıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!" demişti. Tek kelime etmemiş, ne yapmış olduğumu düşünmüştüm. Diğer eliyle beni ittirmiş, kardeşimle sudan çıkmışlardı. Öyle güçlü ittirmişti ki, denizde olmasaydık muhtemelen cılız bedenim öylece yere kapaklanırdı. Bu beni günlerce düşündürmüştü, beni ayakta tutan tuzlu sulardı. Sonra bir süre daha suyun içinde kaldım, vücudum titremeye başlayınca artık eskisi kadar kalbimin acımadığını fark ettim. Ne kudretliydi şu sular... O gün bu gündür denize açılan sokakları, evleri, pencereleri sevdim.
Onlar... düşmeme izin vermezdi.
Narin omuzların bırakmış olduğum battaniyeye sarılırken onu izlemeyi sürdürdüm. Bugünün bitmesini istemiyordum. Aslında onunla olan her an benim için çok değerliydi ve içinde olduğu her dakikayı dondurmak istiyordum. Mutfaktaki başarısız denemeden sonra, onu piyanonun başına oturmayı ikna ettim. İnce parmaklarını tuşların üzerinde gezdirirken bana döndü.
"Ne dinlemek istersin?" diye sordu.
Omuzumu yukarı kaldırıp, dudağımı büktüm. Derin kısa bir an düşünüp, kendini notalara bırakırken. Ben de en sevdiğim eserlerden birini ondan dinlemek, bulutların üzerine bırakılmış bir hediye gibiydi. Çalmayı bıraktığında bakışlarım hâlâ onun üzerindeydi. Benim açımdan bakıldığında, onu küçük bir kar tanesi olarak nitelendirebilirdim.
Soğuk, özel, eşsiz.
Onu daha fazla burada tutacak bahanem yoktu, bu sebeple ceketini giyip evden çıkışını seyrettim. Makinede kalan son kahveyi de bardağıma boşalttıktan sonra, kokusunun hala hüküm sürdüğü salona doğru gidip, suda aheste aheste ilerleyen gemileri izledim.
Orta sehpanın hemen altındaki bulmaca dergilerinden birini alıp, çözmeye başladım. Günün geri kalanında kendimi oyalamanın bir yolunu bulmalıydım. Belki de geçen hafta arkadaş grubunda önerilen filmlerden birini izlemeliyim diye düşündüm. Nadir açtığım televizyonun karşısına geçip, öneri listesinden seçtiğim bir filmi açtım. Olayların peş peşe sıralandığı, karakterlerin bir gün olsun gün yüzü görmediği ve felaketler silsilesinin peş peşe sıralandığı bir senaryoyu izleyerek uyuyakalmanın pek de iyi sonuçlar verdiğini söyleyemezdim, zira tüm gece rahatsız edici rüyalar görmüş, sabah olup, uyanınca da afallamıştım. Bunun üzerine, eşofmanlarımı giyip birkaç kilometre yürümenin iyi bir fikir olduğunu düşünerek, çabucak hazırlanıp evden çıktım. Sabahın ayazı tümüyle yüzüme vurduğunda kapüşonumu kafama geçirdim, bu da onun selamlama biçimiydi. Boğazın kenarında bazıları balık tutarken, bir kısmı da benim gibi günü yürüyüşe çıkarak karşılıyordu. Okul servisleri, işe giden araçlar yol boyunca trafik oluştururken, yayalar da buldukları aralıktan sızıp, karşı kaldıram geçmek için bekliyorlardı. Sokak satıcısından aldığım simiti, yanıma gelen sokak köpeğine verirken, bir yandan da başını okşadım. Büyük bir minnetle elimi yalayıp, yoluna devam etti. Ben de eve döner dönmez duşa alıp, çıkarken yanıma almadığım telefonuma bakarak, bildirimleri kontrol ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...