Portakal Çiçeği ve Vanilya

796 416 21
                                    



"Cenk"


Elbette, daha önce çeşitli kuruluşlardan aldığımız ödüller gibi, bunu da hak etmiş olduğumuzu düşünüyordum. Aksiliğine karşın, mesleğinde başarılı bir kurucumuz vardı ve şahane bir ekiple çalışıyorduk. Reklamcılık sektöründe Derin'in başarıları her zaman konuşulurdu, o her zaman dişli bir rakipti. Genç yaşına rağmen yapabileceğinin en iyisini yapmış, stajyer görünümlü bir profesyoneldi. Çoğu zaman hiç farkında olmadığı cazibesi de işin içine girer, karşı tarafı fena halde kapana kıstırırdı. Ben ise bu mesleğin içinde daha uzun zamandır vardım, bulunduğum konuma gelebilmek için çok çalışmış ve hâlâ daha iyisini yapmak için çaba gösteriyordum.

Derin, olgunlukla karşıladığı başarısının üzerine şampanyasından içiyor, bir yandan da ara ara bilgisayarına yaklaşıp kafasında, oturmayan neyse çözüme kavuşturmaya çalışıyordu. Ne zamandır ona baktığımı fark etmesi uzun sürmemiş ve bardağını bana doğru havaya kaldırıp gülümsemişti. Bu daha çok iki arkadaşın birbirine takındığı, dostça gülümsemeydi.

Akşam olacak eğlencenin rehaveti çökmüş olacağından, iş anlamında verimsiz bir gün geçirmiştik. Herkes yavaş yavaş dağılmaya bile başlamıştı. Öyle ki, ofisten biraz erken ayrıldıklarından, sakinliği fırsat bilip çalışmaya devam ederek, notlar aldım. Ne kadar geçtiğini anlamadığım zaman sonrasında saate kaçamak bakış atıp, artık çıkmam gerektiğini düşündüm. Sandalyeye asılı ceketimi çabucak üzerime giyip, Derin'in boş masasına baktım. Biraz yaklaşıp, ona ait olan ne varsa incelemek istiyor olsam da, ofisin muhtelif yerlerindeki kameradan hoş bir görüntü çizmeyeceğimi düşünerek, halihazırda açık olan kapıdan çıkıp, asansörün önüne yöneldim. Arızalandığını fark edince, seri adımlarla merdivenlerden inerek, çiseleyen yağmurun altına bıraktım kendimi.

Yağmur bir insanın eline geçmiş en ucuz terapi malzemesidir. Her bir damlanın yüzünden süzülüşü ya da kıyafetlerin üzerinde bıraktığı geçici izler ile tabii dinginlik sunan, nadir güzelliklerden biridir. Oysa bundan nefret eden birçok kişi tanıyordum. Böyle zamanlarda, ne büyük kayıp diye düşünmeden edemiyordum.

Arabamın silecekleri ara ara çalışırken, trafiğin dağılmış olması beni rahatlatmış ve ofisle aralarında çok da mesafe olmayan evime çabucak gidebilmiştim. Kapıdan içeri girer girmez ilk işim, ıslak gömleğimden ve ceketimden kurtulmak oldu. Merdivenlerden yukarı doğru çıkıp, gömleğin kuru tarafını enseme dolarken, Derin'i yeniden görmek üzere tarifsiz bir heyecana kapıldım. Henüz iki saat önce görmüş olsam da, artık nefesi nefesime karışmıştı ve yalnız başına soluk vermek, göğüs kafesimde acıya neden oluyordu.

Duşa girip, ılık suyun ayaklarımın etrafında dolanmasını izledim. Üzerimdeki tüm yorgunluğun da küvetin küçük deliğinden akıp gittiğini düşündüm. Elimin altındaki genişçe havluya sarınıp, odamda açık kalmış olan pencereyi kapattım. Yağmur dinmişti fakat tatlı ürpertisi kalmıştı. Dolabımın karşına geçip, bu geceye uygun olarak seçtiğim kıyafetleri özenle giyerek, aynanın önünde saçlarımı düzelttim. Merdivenlerden inerken, gömleğimin kollarını kıvırıp, unutmuş olabileceğim bir şey var mı diye de, gözlerimle etrafı taramayı ihmal etmedim.

Kapıyı iki kere kilitleyip, henüz sıcaklığını koruyan arabama bindim. Gideceğim mekan buraya çok uzak değildi, bu sebeple olabildiğince gaza basmayarak, temkinli sürdüm. Zira yeterince hızlı çarpan kalbimi dizginlemek kolay değildi. Bir yandan bakışlarımı etrafa çevirip, caddelerin ne kadar hareketli olduğunu düşünürken, az sonra varış noktama geldim. Arabayı valeye verip, koltuk ayarlarımın bozulmasından hoşlanmadığım için kendime en uygun yeri seçerek indim. Refleks olarak üzerimi düzeltmiş ve henüz içeri girmiştim ki Yaprak kapıda belirip, kulağıma doğru eğildi.

Derin SularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin